Edebiyat Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/15
Browse
Browsing Edebiyat Fakültesi by Author "02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü"
Now showing 1 - 20 of 117
- Results Per Page
- Sort Options
Article Âmid-i Sevdâ Gazetesindeki Şiirlerde Tematik Bir İnceleme(Turkish Studies (Elektronik), 2018) Oktay, Adnan; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiAli Emîrî Diyarbakır'da doğmuştur. Osmanlının siyasi olarak en sıkıntılı döneminde ve ardından yeni kurulan Türk Cumhuriyetinin ilk yıllarında yaşamıştır. Kitap okumaya merakı, onu İstanbul'a getirmiştir. Dîvânü Lugâti't-Türk'ün ilim âlemine tanıtılmasında kilit rol üstlenmiştir. Osmanlı toplumundaki fiziksel dönüşümün yanında zihinsel dönüşüme de tanıklık etmiştir. Ali Emîrî hem şair hem de bir naşir olarak dikkat çekmiştir. Çeşitli meselelerle ilgili görüşlerini Osmanlı Tarih ve Edebiyatı Mecmuası ile Tarih ve Edebiyatı Mecmuası’nın yanında Âmid-i Sevdâ (1909) adlı altı sayılık gazetede yayınlamıştır. Bu makalede Ali Emîrî'nin Âmid-i Sevdâ adlı gazetede yayınlamış olduğu şiirler, tema açısından incelenmiştir. Bunun için Millet Kütüphanesi A.E. Gzt. 570 numaralı Âmid-i Sevdâ gazetesi elde edilmiş, gazetedeki şiirler dikkatli bir şekilde tematik açıdan incelenmiştir. Gazetede toplam elli üç adet müstakil şiir tespit edilmiştir. Bu şiirlerden başka, gazeteye serpiştirilmiş olan yaklaşık 150 mısralık irili ufaklı manzum metin tespit edilmiştir. Bu şiirlerin bir kısmı Ali Emîrî'ye, bir kısmı da farklı şairlere aittir. Ali Emîrî, vatan ve millet sevgisini yüreğinde taşıyan bir şairdir. Bu sevgi, onun şiirine de yansımıştır. Ayrıca şair, Osmanlı sultanına derin bir muhabbet beslemektedir. Gazetedeki diğer şairlere ait şiirlerin bir kısmı da bu temayı işlemiştir. Ayrıca gazetedeki birçok şiir, nazire olarak yazılmıştır. Ali Emîrî, gazetenin birinci sayısında elindeki bir şiir mecmuasından bazı şiirleri seçip yayınlamıştır. Bu şiirlerde aşk, sevgi, ayrılık, sultana muhabbet, vatan sevgisi gibi temalar işlenmiştir. Gazetenin sonraki sayılarında da bu temalar bilinçli bir şekilde gündeme alınmıştır. Âmid-i Sevdâ ismi Diyarbakır sevgisini içermektedir. Ayrıca gazetede Âmidli şairlere sıkça yer verilmiştir. Bütün bunlar, Ali Emîrî’nin Diyarbakır’a olan özel muhabbetini göstermektedir. Bu şiirlerde işlenen temalar, şüphesiz Osmanlı Devleti'nin içinden geçtiği kötü şartlarla yakından ilişkilidir. Anahtar Kelimeler: Ali Emîrî, Âmid-i Sevdâ, gazete, aşk, tema, Osmanlı. THE THEMATIC REVIEW IN THE POEMS OF AMID-I SEWDA NEWSPAPER ABSTRACT Ali Emiri was born in Diyarbakir. He lived in politically most difficult time of the Ottoman, and in the early years of the newly formed Republic of Turkey. His curiosity to read books brought him to Istanbul. He had played a key role in introducing of the Diwanu Lugati't-Turk to the science world. He has witnessed the physical transformation along with the mental transformation in the Ottoman society. Ali Emiri has attracted attention as a poets as well as a publisher. He published his opinions about various issues in Osmanlı Tarih ve Edebiyati Mecmuasi (the Ottoman History and Literature Magazine), Tarih ve Edebiyati Mecmuasi (the History and Literature Magazine), and Amid-i Sewda (1909) which is published with six issues. Ali Emiri's poems which have been published in the Amid-i Sewda newspaper are examined in terms of the theme in this paper. To do this, Amid-i Sewda newspaper numbered Millet Library A.E. Gzt. 570 was obtained. The poems of this newspaper were carefully examined in terms of theme (main idea). In total, fifty-three independent poetries have been detected in this newspaper. Apart from these poems, nearly 150 verses large and small poetic texts have been detected in this newspaper. Some part of all these poetic texts are belong to Ali Emiri, and some of them belongs to the different poets. Ali Emiri is a poet who has love of the homeland and nation in his heart. This love has been also reflected in his poetry. Also, he has a deep love to the Ottoman Sultan. Some poems belongs to other poets in the newspaper have also examined this theme. Also, many poems were written as a nazira. Ali Emiri published some poems which were selected from a poem magazine in the first issue of the newspaper. In these poems some themes like love, affection, separation, affection of the Sultan, homeland love were examined. These themes also were examined in the next issues of the newspaper consciously. The name of Amid-i Sewda includes the love of Diyarbakir city. Also the poets from Amid were frequently mentioned in the newspaper. All these show Ali Emiri's special love of Diyarbakir. The themes which were examined poems, were closely related to the bad conditions of the Ottoman State.Other Anadolu Ağızlarında Çokluk Ekinin Kalıplaşması(Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011) Erkınay Tamtamış, Hadra Kübra; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesi…Article Arketipsel Sembolizm Ekseninde Murathan Mungan’ın “Adana Sıcağında Erguvanlar” Hikâyesi(2020) Ataker Güneş, Buşra; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiRoman, hikâye, şiir ve tiyatro türlerinde eserler kaleme alan ve geçmişin, geleneğin belleğini kurguya taşıyan Murathan Mungan, Türk edebiyatında özgün tarzıyla ön plana çıkar. Eserlerinde yaptığı psikolojik tahlillerle kahramanlarının iç dünyalarının neredeyse bütün ayrıntılarını ortaya koyarak sanatında yakaladığı özgünlüğü daha da ileri bir seviyeye taşıyan Mungan, hem geleneksel hem de Batılı kültür öğelerinden faydalanmayı başarır. Ele aldığı konularla Doğulu, eserlerinde kullandığı teknik ve dil ve üslup anlayışı ile de Batılı olarak değerlendirilen yazar, sahip olduğu bu kültürel zenginliği eserlerinin kurgusuna da taşır. Mungan’ın eserlerinde halk kültürüne dair unsurlar kültürel çeşitliliği yansıtıcı bir şekilde ele alınmaktadır. Öte yandan Mungan’ın, Kadından Kentler gibi kimi eserlerinde erkek egemen toplumun hegemonik yapısı sorun sallaştırılarak “eril tahakküm”e maruz kalan kadınların trajikleşen yazgılarına odaklanılmıştır. “Adana Sıcağında Erguvanlar” hikâyesinde de erkek egemen kültürün baskısı karşısında direnç gösteren ya da gösteremeyen kadınların hayat algıları, kültürel durumları ataerkil söylemin eleştirisi üzerinden yansıtılmaktadır. Bu çalışmada, ortak bir geçmişe sahip olan kadın karakterlerin yıllar sonra yeniden yollarının kesişmesi ile geçmişleriyle yüzleşmeleri arketipsel sembolizm bağlamında irdelenecektir.Article Arpaemîni-zâde Sâmî’nin Meşhur Beytinin Farklı Bir Yorumu ve Klasik Şiirde Penbe-i Mînâ(2022) Yakut, Emrullah; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiArpaemîni-zâde Sâmî’nin “müşkilât”tan sayılan ve “ta’kîd örneği” olarak da nitelenen meşhur beyti üzerine, yazıldığı dönemden günümüze kadar birçok yorum yapılmıştır. Bahse konu olan beytin; sözdiziminde bir kuralsızlık olmasa da anlam yapısından kaynaklanan bir belirsizlik vardır ve bu sebeple farklı çağrışımlara ve yorumlara imkân vermektedir. Talat Onay’ın ifadesiyle iki yüz elli yıldır devam eden tartışma, yeni bulgularla güncelliğini korumaktadır. Bunlar arasında, M. Rûhî’nin ve kendisi de aynı zamanda şair olan Müderris-zâde Sa’dullâh ‘İzzet’in “penbe-i mînâ”ya verdikleri anlam ve dolayısıyla beyte getirdikleri yorum diğerlerinden bariz bir şekilde ayrılır. Bu makalede, daha önce ilmî neşri yapılmayan, Sa’dullâh ‘İzzet’in penbe-i mînâ kavramıyla ilgili yorumu aktarıldıktan sonra diğer yorumlarla mukayeseli bir şekilde ele alınmıştır. Birbirinden çok farklı yorumlandığı görülen söz konusu terkibin, klasik şiirdeki diğer örneklerine müracaat etme zarureti doğmuştur. Bu maksatla Türk şiirinden 150 divan, Fars şiirinden 75 divan taranmıştır. Tarama neticesinde ulaşılan beyitlere dayanarak, klasik Türk ve Fars şiirinde “penbe-i mînâ” tabiri etrafında oluşan hayallerin tespit ve tasnifi yapılmıştır. Klasik Türk ve Fars şiirinde elde edilen bulgular ışığında, beyit hakkında ortaya konulan önceki görüşlerin geçerliliği tartışılmıştır.Article Âşık-Maşuk-Rakîb Bağlamında İsmet Özel Şiirinde Aşk(İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 2023) Yakut, Emrullah; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiNefis, akıl ve aşk itici güçleri arasında şekillenen insanın varoluş macerası, yine insanın dilsel dışavurum ürünleri olan edebî metinlere ve özellikle şiire büyük ölçüde yansımıştır. Bu dışavurum, farklı edebî geleneklerde yüzeysel farklılıklara sahip olmakla birlikte ortak bazı yönleri de ihtiva etmektedir. Klasik şiirde âşık-mâşuk-rakîb üçlüsü arasında cereyan eden aşk temasının İsmet Özel şiirinde de benzer biçimlerde tezahür ettiği söylenebilir. Klasik şiirde mecâzî ve hakîkî aşk arasında çoğu zaman sınırları belirsizleştiren, ayrımları anlamsızlaştıran bir geçişkenlik vardır. Özel’in şiirinde ise ideolojik hedeflerle tensel arzuların iç içe geçtiği, bunlar arasında keskin geçişlerin yaşandığı bir aşk söz konusudur. Klasik şiirde aşk, insanın tekâmül sürecinin önemli bir vasıtasıdır. Benzer şekilde İsmet Özel için de aşk, insanı varoluş atılımına sürükleyen bir harekettir. Diğer yandan klasik şiirde âşık kendi benliğini adeta yok ederek (fenâ) maşuğa kavuşurken İsmet Özel’in şiirinde güçlü bir “Ben” vurgusu dikkat çekmektedir. Ancak bu Ben’in aynı zamanda bir maşuk olarak anlaşılmasına fırsat veren ipuçları, klasik şiirde ve tasavvuf düşüncesinde bilinen âşık-maşuk bütünlüğü çerçevesinde meseleyi daha ilginç bir boyuta taşımaktadır. Bu makale, klasik şiir ile İsmet Özel şiirindeki aşk anlayışını ve âşık, mâşuk, rakîb tezahürlerini mukayeseli bir şekilde ele almayı, benzerlikleri ve farklılıkları tespit ve tahlil etmeyi amaçlamaktadır.Article AŞK VE İNTİHAR BAĞLAMINDA FERDÂ-YI GARÂM ROMANI(2009) Kanter, Beyhan; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiServet-i Fünûn romanında hayal ve gerçek çatışmasının birey üzerinde kurduğu baskı yoğun olarak işlenir. Özellikle hayattan kaçma arzusu, bu dönem romanında ana kurguyu destekleyen yan tema olarak karşımıza çıkar. Mehmet Rauf'un Ferdâ-yı Garam romanı da dış dünyaya uyum sağlamakta zorluk çeken on beş yaşındaki Sermet'in psikolojisi üzerine kurgulanmıştır. Romanda amca çocukları olan Sermet ve Macit'in aşkları iki gencin ruhsal yönelimleri doğrultusunda anlatılır. İki gencin ruhsal sıkıntıları hem sosyolojik hem de psikolojik boyutta sunulmuştur.Book Part Aşk-ı Memnu Romanında Gündelik Hayatın İnşası: Statü Kurgusu(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 2020) Cengiz, Özge; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiServet-i Fünun romanı, zengin ve seçkin bireylerin hayatlarının anlatıldığı, Batılılaşma temayüllerinin kimi zaman eleştirel kimi zaman estetik bir duyuş tarzıyla ele alındığı kurgulardan oluşmaktadır. Servet-i Fünun romanlarında Batılılaşma ya da medenî görünme kaygısı, toplumsal hayatta statü edinme kaygıları üzerinden yansıtılır. Aşkı- Memnu romanında da toplumsal hayatta statü edinme çabaları, toplumsal normlar çerçevesinde ve nesnelerle kurulan ilişkiler bağlamında ele alınır. Seçkin bireylerin gündelik hayatlarından kesitlerin sunulduğu Aşk-ı Memnu romanında asli mekân yalıdır. Yalı, zenginliğin, gösterişin ve zevk sahibi olmanın yansıtıcısı olarak bir statü aracıdır. Yalıdaki eşyalar, nesneler, seçkin bireylerin gündelik hayatlarına ilişkin ipuçları sunan, gündelikliğe dair ayrıntıları yansıtan kurgusal bir işlevi yüklenirler. Romanın başkişisi Bihter’in zenginlik uğruna gelin geldiği yalıdaki hayat tarzı ve nesnelerle kurduğu ilişki, toplumsal hayatta statü edinmeye yönelik bir arzuyu barındırır. Annesine benzeme ya da evde kalma kaygıları arasında sürekli bocalayıp duran Bihter’in kendisinden yaşça büyük biriyle evlenme sebebi de toplumsal hayat içerisinde statü edinme çabasını yansıtır. Adnan Bey’le evliliğiyle birlikte alacağı soyisim ve yerleşeceği konak Bihter’in arzu ettiği konuma yerleşmesinde aracı olup sınıf atlama çabasına yardımcı olur. Romanda, karakterlerin eğlendikleri, gezdikleri, alışveriş yaptıkları ve bütünsel bir ifadeyle belirtirsek görünür oldukları mekânlar, sosyal çevreleriyle kurdukları ilişkiler statü kaygısı çerçevesinde değerlendirilebilir. Adnan Bey’in konağında yer alan eşyalar, perdeler, koltuklar Bihter’in ulaşmak istediği statüyü ortaya koyar niteliktedir diyebiliriz. Romanda, mekanın yanı sıra karakterlerin giyim-kuşamları, tüketilen yiyecek-içecekler, sofra dizaynı, yapılan geziler ait olunan yaşam tarzının izlerini yansıtarak statü nesnesi özelliği taşırlar. Nihal’in büyüdüğünün nişanesi olan çarşaf giyme töreninde, giydiği çarşafın kumaşının anlatılması eşya ile kurulan ilişkiyi gösterir. Bunun yanı sıra yapılan sandal gezilerinde gezdikleri sandalların özellikleri, görünür oldukları mekanlarda giydikleri kıyafetlerin batılı yaşam biçimini ortaya koyması, seçkinci bir hayatın yansıtıcısıdır.Article BASKIN VE ARACI DİL KAVRAMLARI BAĞLAMINDA TÜRKÇENİN MARDİN ARAPÇASINA ETKİSİ (THE EFFECT OF TURKISH ON MARDIN ARABIC SUCH AS DOMINANT AND MEDIATOR CONCEPTS OF LANGUAGE)(düsbed, 2019) Erkınay Tamtamış, Hadra Kübra; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiToplumsallaşma sürecinin parçası olan dil, bireyin çevresiyle kurduğu iletişimin temelini oluşturur. Doğup büyüyen ve neticede ölen dil, varlığını sürdürme gayesiyle baskın hale gelmeye çalışır ve ilişki içinde olduğu dilleri zamanla etkisi altına alır. Coğrafi, tarihî, ekonomik, dinî vb. faktörlerin etkisiyle çok kültürlü ve dilli bir yapıya sahip Mardin'de farklı diller değişimli olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte dillerin bir arada yaşamasının kaçınılmaz sonucu olan dil etkileşimiyle aynı sözcükler farklı dillerde, bazı ses ve anlam değişiklikleriyle, yer edinmektedir. Çok dilli yapıya sahip Mardin'de eğitim dilinin Türkçe olması, son zamanlarda artış gösteren göç, kitle iletişim araçlarının yaygınlığı ve sık kullanımı Türkçenin baskın/hâkim dil olması sonucunu doğurmuştur. Türkçe, bölgedeki Arapçanın parçalarüstü sesbirimini, söz varlığını, sözdizimini etkilemiştir. Bu çalışmada Türkçenin Mardin Arapçası üzerindeki etkisi bazı sözcükler üzerinden incelenerek iki görev üstlendiği sonucu ortaya çıkmıştır: Mardin Arapçasında Türkçe sözcüklerin varlığı (baskın dil olarak Türkçe) ve Mardin Arapçasında öteki dillerden Türkçeleşmiş sözcüklerin varlığı (aracı dil olarak Türkçe). ABSTRACT The language as part of the process of socialization is the base of the individual's communication with his environment. Born, developing, dying language in order to maintain its existence begins to be protected and even turns to be dominant took other languages under its effect by the time. Because of the geographical, historical, economic, religious reasons Mardin's that speciality the same person uses different languages interchangeably. As a result of such language interaction same words can exist in different languages, with some phonetic, semantic changes. Recent internal migration, having education in Turkish language and prevalence of mass media made Turkish the dominant language in Mardin. Arabic dialect of region is affected by Turkish in suprasegmental phonemes, vocabulary, and syntax. In this study effects of Turkish on Mardin Arabic dialect will be examined over some of the borrowed words. In this effect Turkish plays two main roles: The existence of original Turkish words in dialect of Mardin Arabic and the existence of Turkified words from third language. The first role renders Turkish as dominant, second role renders Turkish as a mediator language.Article BİR KÜLTÜRÜN SON TEMSİLCİSİ: MIKSİYE (MUQSİYE) NASRA ŞİMMES HİNDİ- ܝܕܢܼܝ ܺܗܣ ܶܡܡܼܝ ܺܫܐܰܪܨܰܢܐܶܝܼܝܣܩܘܡ VE ARDINDA BIRAKTIKLARI(2017) Uygur, Hatice Kübra; Koyuncuokca, Ayşegül; Öz, Naime Didem; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiYazmacılık özel teknik ve ustalık gerektiren, kültürlerden gelen, düşünsel yaratıcılıkla gelişen, bu nedenle zanaatlardan ayrılan bir sanat alanıdır. Ancak yazmacılığın da teknik aşamaları zanaat yönünü geliştirmiştir. Halk sanatları içinde yer alan, topluma ait gelenek, görenek, zevk ve inançları en iyi şekilde yansıtan sanatlardan olan yazmacılığın üretimi yüzyıllardır devam etmektedir. Ancak gün geçtikçe gelişen bilimin ve üretim teknolojilerinin yanı sıra, iletişim konusundaki yeniliklere de bağlı olarak oluşan, bireylerin ihtiyaçlarındaki çeşitlilik ve değişim yüzünden gerilemeler yaşanmıştır. Korunması, saklanması güç olan bu tekstil ürünlerinin gündelik giyim, kuşam ve ev eşyası cinsleri arasında yer alması, büyük bir kısmının eskitilerek yok olmasına sebep olmuştur. Öte yandan gelişen teknoloji ve değişen estetik anlayışı doğrultusunda bu sanat dalına ilgi azalmıştır. Giderek bu dalda üretim yapan atölyeler kapanmış veya serigrafi yolu ile basma yolu tercih edilmiştir. Bu çalışmada Mardinli Süryani yazma ustası Mıksiye Nasra Şimmes Hindi’yi ve ait olduğu kültürü tanıtmak ve bu kültürün geleneksel sanatlar açısından kültürel miras olarak aktarılması için yapılması gerekenlere dikkat çekmek amaçlanmıştır. Geleneğin son temsilcisinin bu sanata katkıları ve Mıksiye Nasra Şimmes Hindi’nin ardından bu sanatın devam ettirilmesinin gerekliliğine dikkat çekmek de çalışmanın amaçları arasında yer almaktadır. Çalışmanın gerçekleşmesi için yöntem açısından gerekli araçlar olan alan araştırması, kaynak kişi görüşmesi ve literatür taraması teknikleri kullanılmıştır. Mıksiye Nasra Şimmes Hindi’yi kaybetmeden önce çekilmiş olan fotoğraflar ve vefatından sonra atölyesinde çekilen fotoğraflar ile Süryani yazmacılık sanatı ve son temsilcisi belgelenmiştir.Article Bir Osmanlı Münevverinin Şevket Dîvânı’na Düştüğü Notlar ve Estetik Yargıları(2022) Yakut, Emrullah; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMüderris-zâde Abdülkerîm Efendi tarafından tertip edilen Dîvân-ı Belâgât-Unvân-ı Abdülkerîm adlı divan mecmuası Nâsır Alî el-Hindî Divançesi ve Şevket-i Buhârî Dîvânı’ndan oluşmaktadır. Abdülkerîm Efendi’nin oğlu Müderris-zâde Sa‘dullah ‘İzzet ise Şevket-i Buhârî Dîvânı’nın derkenarına bazı beyitlerin şerhini ve/veya tercümesini kaydetmiştir. Ancak söz konusu bu tercüme ve şerhlerin, kendisine mi yoksa Şevket-i Buhârî dersi aldığı amcası ‘Ârif Efendi’ye mi ait olduğu tartışmalı bir husustur. Divanda tercüme ve şerhten başka; a‘lâ, gâyet a‘lâ, gâyetü’l-gâyet a‘lâ anlamına gelen bazı işaretler kullanılarak beyitler estetik bir derecelendirmeye tabi tutulmuş, anlam yönünden ise nükteli, müşkil gibi tasnifler yapılmıştır. Kendisi de şair olan Sa‘dullah ‘İzzet tarafından kaydedildiği anlaşılan bu derkenar notları Hint üslubunun ve Şevket-i Buhârî’nin kendine mahsus şiir anlayışı hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Derkenardaki dağınık ve düzensiz notlar, içerdiği samimi yorumlar sayesinde XIX. yüzyılda yaşayan bir şiir okurunun klasik şiire nasıl baktığı, şiir karşısında neler hissettiği konusunda da ipuçları vermektedir. Bu makalede tasnife konu beyitler incelenerek bu tasniflerin neye göre yapıldığı irdelenmiş; Hint üslubunda önemli bir yer tutan “ince hayal”in tespit ve tahlili yapılmış; övgü ve beğeni ifadelerine konu olan beyitler tahlil edilerek şârih/okurun nasıl bir şiir estetiğine sahip olduğu anlaşılmaya ve resmedilmeye çalışılmıştır.Article Çağdaş Şairin Gözünden Klasik Şiire Bakış: Ebubekir Eroğlu’nun Gelenek Algısı ve “Aldı Nevi” Şiirinin Zemin Şiirle Mukayesesi(2022) Yılmaz, Bahar; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesi19. yüzyılın ortalarından itibaren Türk edebiyatçıları, değişen dünyaya uyum sağlamak amacıyla yeni bir edebiyat arayışına girerek divan şiiri ve nesriyle bağlarını koparma sürecini başlatmışlardır ve bu kopuş süreci 1950’lere kadar devam etmiştir. 1950’lerden sonra Behçet Necatigil, Sezai Karakoç, Hilmi Yavuz gibi şairler, Türk edebiyatının kökenlerinin divan edebiyatına dayandığını düşünerek söz konusu edebiyattan kopmak yerine geleneğin estetik gücünden yararlanmayı tercih etmişlerdir. Günümüz şairlerinden Ebubekir Eroğlu, bu estetik güçten beslenen bir şair olarak divan şiirinden sadece yararlanmakla kalmaz, geleneği yeniden üreterek divan şairlerinin çağdaş anlamdaki sesi olur. Ebubekir Eroğlu, “Aldılar” başlıklı şiirleriyle divan şairlerine çağdaş anlamda nazireler yazmıştır. Metinlerarasılık bağlamında değerlendirilecek bu şiirler, geleneğin günümüz dünyasında yeniden üretilmiş şekli gibidir. Söz konusu şiirlerin mukayeseli bir şekilde incelenmesi hem geleneğin hem de bu şiirlerin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu çalışmada, Eroğlu’nun genel olarak divan şiirinin anlam dünyasından nasıl beslendiği açıklandıktan sonra sanatkârın “Aldı Nevi” başlıklı şiiri, Nevi’nin “gice” redifli gazeliyle mukayeseli bir şekilde incelenecektir.Article Camgırçı Han Örneğinden Hareketle Kırgız Destanındaki Tarihi Şahsiyetler(2012) Balıkçı, Şakire; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmada “Camgırçı Han”ın Türk dünyası tarihindeki yeri ve bu tarihî kahramanın Türk destanlarındaki yansımalarına değinilmiştir. Bunun yanı sıra Türk destanlarında geçen diğer tarihî kahramanlar da örnek verilerek destan türü gibi edebî eserlerin tarihle olan sıkı ilişkisine vurgu yapılmıştır. Çalışmanın devamında Camgırçı Han’ın Astırahan hükümdarı olarak tarihte oynadığı rol üzerinde durulmuştur. Sonuç bölümünde ise bir destan kahramanı olan Camgırçı Han’ın aynı zamanda tarihî bir şahsiyet olduğu çeşitli araştırmacıların görüşleri ve tarihî kaynaklarla desteklenmiş, destanzamanı ile tarih arasındaki bağa vurgu yapılmış, destanlarda Camgırçı Han’ın bulunduğu coğrafya tanıtılmıştır.Article Çok Anlamlılıktan Eş Adlılığa Doğru Tarihsel Bir Yolculuk(FOLKLOR/EDEBIYAT-FOLKLORE/LITERATURE, 2022) Erkınay Tamtamış, Hadra Kübra; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmada, aynı kökene dayanan çok anlamlı sözcüklerin tarihsel yolculukları içinde anlam genişlemelerinden kaynaklı sözlük birimlerinin birbirinden uzaklaşmasıyla eş adlı duruma gelme süreçleri incelenmiştir. Eş adlılar; sesleri ve yazılışları aynı, anlamları farklı olan sözcükler olarak tanımlanmaktadır. Çok anlamlılık ise bir sözcüğün birden fazla anlamı karşılamasıdır. Çok anlamlı sözcüklerde tek kök, birden fazla birbiriyle ilintili anlam(lar) söz konusuyken eş adlı sözcüklerde birbirinden farklı en az iki kök ve anlamlar söz konusudur. Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük’ten genel tarama modeliyle elde edilen acımak, ağıl, ağız, ağmak, altıparmak, basılmak, biçim, bir bir, bitmek, boy, bozuk, çakmak, çil, çöğür, dayak, dikilmek, dikmek, dil, dokunma, dokunmak, dokunuş, el, gen, güç, günlük, öz, sağ, sormak, ters, terslemek, uçuk, uğur, uz, yaş, yaşlı, yazı, yazmak, yordurmak, yormak, yorulmak sözcüklerinin çok anlamlılıktan eş adlığa doğru tarihsel bir yolculuk gerçekleştirdikleri tespit edilmiştir. Sözlükte eş adlı sözcükler, (I) (II) (III) Romen rakamlarıyla birden fazla madde başında gösterilmiştir. Çok anlamlı sözcüklerin genişlemiş anlamları ise tek madde başında 1, 2, 3 rakamlarıyla gösterilmiştir. Türkçe Sözlük’ten tespit edilen 40 eş adlı sözcüğün -etimolojik ve tarihî sözlüklerden yola çıkılarak- aslında kökeni aynı olan çok anlamlı sözcükler olduğu ve anlam genişlemeleri yoluyla sözlük birimlerinin birbirinden uzaklaşarak tarihsel yolculukları içinde eş adlı duruma geldiği belirlenmiştir.Other Çok Dillilik ve Mardin Örneği (MULTILINGUALISM AND THE CASE OF MARDIN )(2012) Erkınay Tamtamış, Hadra Kübra; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMULTILINGUALISM AND THE CASE OF MARDIN ABSTRACT Language which is a social institution connects individuals who live together and acts as a bridge from past to present. The communication of individual with his/her environment is also a part of his/her socialisation process. Multilingualism is a concept that both individual and social. Reasons for the emergence of multilingualism may present differences in individuals or societies. Because individuals and societies need to adapt to a changing and developing world, communicate with each other, strengthen their social, economic and commercial relations, and live in multicultural areas they need to learn languages besides their mother tongues and thereby create a multilingual environment. Geographical, historical, cultural and religious reasons are emergence of multilingualism in Mardin. As languages are the basis of identity, individual or societies try to preserve and keep on their languages as the most important indicator of their identity. In a historical city like Mardin in which different ethnic and religious groups have been living together, the co-existence of more than one language is indispensable. The contact between these languages through multilingualism, language interaction is provided. Multilingualism has many advantages, personal, social, commercial, but also it has disadvantages. Requirements of multilingualism in Mardin is observed on between Turkish, Arabic, Kurdish, Syriac languages . Keywords: Multilingualism, Interaction of Languages, Mardin, Mother Tongue, Arabic, Kurdish, Syriac. ÖZET Toplumsal bir kurum olan dil, birlikte yaşayan bireyleri birbirine bağlar ve geçmişten bugüne bir köprü görevi üstlenir. Bireyin doğup büyüdüğü aile veya çevresinden öğrendiği ana dili dışında edindiği diller ile birlikte çok dillilik ortaya çıkar. Dillerin değişimli olarak kullanılması şeklinde tanımlanan çok dillilik hem bireysel hem toplumsal bir kavramdır. Çok dilliliğin ortaya çıkma nedenleri bireylerde veya toplumlarda farklılıklar arz edebilir. Gelişen ve değişen dünyaya ayak uydurmak, iletişimi sağlamak, sosyal, ekonomik ve ticari ilişkileri kuvvetlendirmek, çok kültürlü bölgelerde yaşamak bireylerin veya toplumların kendi ana dilleri dışındaki dilleri öğrenmelerini ve çok dilli bir ortam oluşturmalarını sağlamıştır. Coğrafi, tarihî, kültürel, dinî vb. faktörlerin etkisiyle Mardin’de çok dillilik ortaya çıkmıştır. Bireyin/toplumun kimliğinin yapı taşları olan diller, korunmak ve sürdürülmek istenir. Doğan, büyüyen, gelişen ve ölen varlıklar olan dillerin birbirleriyle etkileşim içinde olması kaçınılmazdır. Farklı etnik ve dinî grupların yaşadığı Mardin’de çok dilliliğin ortaya çıkışının en önemli nedeni iletişimdir. Çok dillilik aracılığıyla bu diller arasındaki temas, dil etkileşimini sağlanmıştır. Çok dilliliğin kişisel, sosyal, ticari birçok avantajı olduğu gibi hâkim olan dilin azınlık dile baskın gelmesi durumunda dil kaybı veya dil ölümü gibi dezavantajları da söz konusudur. Mardin’de de çok dilliliğin gerektirdikleri Türkçe, Arapça, Kürtçe, Süryanice arasında görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Çok dillilik, Dil Etkileşimi, Mardin, Ana dili, Arapça, Kürtçe, Süryanice.Article DAĞ, SU VE MAĞARA KÜLTLERİ BAĞLAMINDA ANKARA HÜSEYİN GAZİ TÜRBESİ(2017) Akyüz, Çiğdem; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiYeryüzünü sabit tuttuğuna inanılması bakımından "yerin çivisi" ve yeryüzünün en yüksek noktalarını teşkil etmesi bakımından da "Tanrı'nın mekânı" olarak tasavvur edilen dağ, eski Türk inanç sistemlerinde bir kült olarak geleneksel pratikleri ve sosyal yaşamı şekillendirir. Dağ, aynı zamanda çağlayan nehirlerin, pınarların ve akarsuların kaynağını barındırır. Su ise maddi ve manevi yaşamın kaynağı ve idame ettiricisi olarak tüm inanışlarda kutsal kabul edilir. Bu bakımdan birçok kutsal anlatının dağ ve su etrafında teşekkül ettiği ifade edilebilir. Dağ, mağara ile birlikte kutsal kişiliklerin tefekkür mekânıdır. Nitekim Ankara'nın Mamak ilçesinde yaşadığı belirtilen Anadolu erenlerinden Hüseyin Gazi'nin bölgede kendi adı ile anılan bir dağ, bir türbe ve onun kutsal kişiliği ile ilintili anlatılar mevcuttur. Diyalektik bir etkileşimle hem dağı hem Hüseyin Gazi'yi kutsayan bu anlatılarda, su ve mağara kültleri de dikkati çeker. Söz konusu anlatılar, bölgedeki yükseltilerin isimlendirilmesi çerçevesinde kutsal dağ ve mağara metaforuna, bölgedeki su kaynaklarının menşei hakkında bilgiler vermesi bağlamında da kutsal su metaforuna atıf yapar. Bu çalışmada, Hüseyin Gazi etrafında teşekkül eden anlatılar, basılı kaynakların yanı sıra kaynak kişiler ile yapılan birebir mülakatlar yolu ile derlenerek dağ, su ve mağara kültleri bağlamında ele alınmıştır. Söz konusu anlatılardan mülhem tarihî kişiliklerin fenomenlere evrilmesi ve yer adlarının efsanevi menşei konusu irdelenmiştir. Bu kavramsal çerçevede Hüseyin Gazi hakkında anlatılagelen sözlü veriler, kutsal kişiliğinin, tarihî kişiliğinin önüne geçtiğini göstermiştir.Article Devecilik Kültüründe Havut Hayrının Ritüelistik Uygulamaları(2019) Uygur, Hatice Kübra; koyuncu Okca, Ayşegül; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiDevecilik, bünyesinde birçok uygulama ve ritüeli barındıran Türk kültürünün önemli bir değeridir. Deveciliğin bir yaşam şeklini aldığı yöreler deveye, deveciliğe ve deve güreşlerine ait pek çok uygulama ve ritüeli günümüze kadar taşımışlardır. Geçmişte Yörüklerin yaşam biçimi içerisinde aktif rol alan develer günümüzde güreşler sayesinde varlığını sürdürmektedir. Güreş develerini özel kılan havut giydirme işlemine “havutlama” adı verilmektedir. Akabinde gerçekleştirilen “havut hayrı” deve güreşlerinde ritüel uygulamalara sahne olan parçasıdır. Bu çalışmada “havut hayrı”nın ritüelistik uygulamalarının devecilik açısından önemi üzerinde durulacaktır. Çalışmanın amacı havut hayrı uygulamalarında gerçekleştirilen ritüellerin devecilik kültürü bağlamında toplum yaşamına olan etkisinin ortaya konulmasıdır. Çalışmanın gerçekleşmesi için öncelikle literatür taraması ve saha çalışması yapılmıştır. Güney Marmara’dan Akdeniz Bölgesine kadar deve sahipleri ve bu işi meslek haline getirmiş kaynak kişiler ile derinlemesine mülakat gerçekleştirilmiştir. Havut hayrı ritüellerinin doğru bir şekilde algılanması için kaynak kişilerin izinleri doğrultusunda kayıt ve belgeleme işlemi gerçekleştirilmiştir.Article Ebüzziyâ Tevfîk’in Ne Edât-ı Nefyi Hakkında Tetebbuât Adlı Eseri Üzerine(2018) Mutlu, Gamze; Mutlu, Gamze; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiEbüzziyâ Tevfîk, Tanzimat döneminin önde gelen fikir ve sanatadamlarındandır. Tanzimat dönemi, yani 19. yüzyılın ikinci yarısı, diltartışmalarının yoğunlaştığı ve çeşitli dil meselelerinin masaya yatırılarakeleştirildiği bir dönemdir. Bu dönemde aydınlar arasında ikilem yaratanve tartışılan temel bazı konular imlâ, alfabe, Türk dilinin sözlüğü ve Türkdilinin grameri etrafında şekillenmektedir. Ebüzziyâ Tevfîk dedönemindeki dil tartışmalarına uzak kalmayarak 1909 tarihinde Ne Edât-ı Nefyi Hakkında Tetebbuât adlı eserini yayımlamıştır. Bir risale şeklindeolan eserde Ebüzziyâ Tevfîk, ‘ne... ne...’ bağlacının Tanzimatdönemindeki ikili durumunu ortaya koymuş ve konuyu dönemine göreetraflıca bir incelemeye tabi tutmuştur. Henüz yeni yeni semerelerinivermeye başlamış olan kavait ve belâgat kitapları yanında bir gramerkonusunu başlı başına ele alması, detaylıca işlemesi ve dönemin diltartışmalarının mahiyetini yansıtması dolayısıyla eser oldukça önemlidir.Bunun yanında, ‘ne... ne...’ bağlacının kullanımına dair 15. ve 19.yüzyıllar arasından sunulan zengin örnekler vesilesiyle Türk diline veTürk edebiyatına da kaynak niteliği taşımaktadır. Bu makalede, EbüzziyâTevfîk’in ‘ne... ne...’ bağlacının olumsuz yüklem ve fiilimsilerlekullanımını mümkün gösteren Tanzimat döneminin bazı kavait vebelâgat kitaplarına ve bu kitapların yazarlarına yönelttiği eleştiriler elealınacak ve bunlar hakkındaki düşünce ve tutumları açıklanmayaçalışılacaktır. Yeri geldikçe Ebüzziyâ Tevfîk’in eleştirilerinin haklı olup olmadığı irdelenecek, ele aldığı konuları kendi doğrularına göredeğerlendirdiği ve dolayısıyla subjektif bir şekilde hareket ettiğigösterilmeye çalışılacaktır. Bunlar yapılırken iddialarındaki kati ve nettavrı, dil mantığı ve eleştiri dehası ortaya konacaktır. Bu arada Ne Edât-ıNefyi Hakkında Tetebbuât’ın araştırıcılar tarafından neden dikkatlikullanılması gerektiği üzerinde durulacaktır. Son olarak ‘ne... ne...’bağlacı hakkındaki açıklamalarından dil, dil öğretimi ve atasözleriüzerine yorum ve görüşleri de değerlendirilecektir.Book Part Emrî Divanı'nda Hüsn-i Ta'lil Malzemesi Olarak Deyimler(2020) Yılmaz, Bahar; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesi16. yüzyılın önde gelen şairlerinden Emrî, muamma ve tarih düşürme üstadı olarak bilinmektedir. Bilinen eserleri Divan’ı ve muammalarıdır. Genel olarak muammada isim yapmış olsa da Emrî tevriye, kinaye, hüsn-i ta‘lil gibi diğer söz sanatlarını da başarıyla şiirlerinde uygulamıştır. Emrî Divanı deyimler, atasözleri, kültürel unsurlar, söz sanatları ve daha birçok açıdan zengin bir hazine niteliğindedir. Emrî’nin Divan’ı incelendiğinde hüsn-i ta‘lil sanatına özel bir yer verildiği görülmektedir. Şair, hüsn-i ta‘lil sanatını beyitlere uygularken çeşitli dil malzemele- rinden yararlanmıştır. Bunlardan biri de deyimlerdir. Bu çalışmada Emrî’nin hüsn-i ta‘lil sanatını, deyimler aracı- lığıyla nasıl kurguladığı üzerinde durulacaktır. Araplara özgü bir sanat olan hüsn-i ta‘lil, şairin hayal dünyasında Türkçenin dil malzemesiyle karıştırılarak özgün bir niteliğe bürünmüştür. Şairin sadece hüsn-i ta‘lil değil, diğer söz sanatlarında da deyimleri başarıyla kullandığı görülür. Deyimleri bu derece başarıyla kullanması şairin özgün bir üsluba sahip olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, Emrî’nin kurgusal dünyasında önemli bir yer kaplayan hüsn-i ta‘lil ve deyim ilişkisini göstermektedir.Book Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında Dinsel Tipolojiler(Pegem Akademi, 2022) Ete, Mehmet Ragıp; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiErken Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında Dinsel TipolojilerArticle ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİ DÖNEMİ ESERLERİNDEKİ DUT- /TUT- FİİLİNDE ÇOK ANLAMLILIK(2016) Erkınay Tamtamış, Hadra Kübra; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmada Eski Anadolu Türkçesi dönemi eserlerinde dut-/tutfiilinin çok anlamlılığı incelenmiştir. 13., 14. ve 15. yüzyıl eserlerinde işlek olarak kullanılan fiil, temel anlamı dışında birçok anlam kazanmıştır. Çok anlamlılık, ihtiyaç ve diğer nedenlerden ötürü sözcüğün yeni anlamlar kazanmasıdır. Aynı zamanda çok anlamlılık, dilin kendi doğasında da vardır, henüz dilde hiçbir faktör faaliyete geçmemiş, dış etkenler aktif değilken bile sözcüklerin çok anlamlı olduğu görülmüştür. Bu durum dilin zenginliğini göstermektedir. Çok anlamlılığın birçok nedeni bulunmakla birlikte en önemli nedeninin ihtiyaç olduğu söylenebilir. Değişen, gelişen dünya ve toplumla birlikte canlı bir varlık olan dil de değişim göstermektedir. Yeni bir kavramla karşılaşılırken o sözcüğe yeni bir ad vermek yerine dilde hâlihazırda var olan sözcüğe yeni bir anlam yüklenerek ihtiyaç giderilmesi tercih edilmektedir. Böylece sözcük, çok anlamlı duruma geçmektedir. Özellikle fiillerin türlü varlıkların hareketlerini karşılaması sonucu benzetme, aktarma yoluyla anlam genişlemeleri ve dolayısıyla çok anlamlılık da beraberinde gelmektedir. Fiilin temel anlamının yanı sıra diğer varlıkların o eylemi gerçekleştirmesi veyahut benzetme ve aktarmalarla insan zihninde başka şekilde canlandırılmasıyla yeni yan ve mecaz anlamlar ortaya çıkmış olur. Bazen de eş adlı sözcüklerin zamanla birbirine yaklaşmasıyla ya da karıştırılmasıyla da tek bir sözcük oluşur ve iki ayrı sözcüğün anlamları tek bir sözcükte toplanarak sözcük çok anlamlı duruma gelir. Çok anlamlı sözcüklerin anlam belirsizliğine yol açabileceği araştırmacılar tarafından ortaya konsa da bu belirsizliğin açıklaştırmayla giderilebileceği de belirtilmektedir. Anlam bulanıklığına mahal verecek sözcükler bağlamda söz dizimi, anlam ve ses bilimi kavramları kullanılarak açıklaştırmayla giderilebilir. Çalışmada Türk dilinin tarihî dönemlerinden günümüze kadar işlek ve çok anlamlı durumda olan dut/tut- fiilinin Eski Anadolu Türkçesi dönemi eserlerinden Yûnus Emre Dîvânı, Risâletü'n-Nushiyye, Yûsuf u Zelîhâ, Süheyl ü Nev-Bahâr, Kur'an Tercümesi, Kısas-ı Enbiya, Dede Korkut Kitabı, Marzuban-nâme ve Gülistan Tercümesi taranarak ve bağlamdan yola çıkılarak anlamları tespit edilmiş ve toplam 34 anlamı fişlenmiştir. Eserlerin sözlük/dizinleri ile Tarama Sözlüğündeki anlamlarından daha fazla anlama sahip olduğu tanıklanan söz konusu fiilin, zengin anlam dünyası ve çok anlamlılığının Türkçenin tarihî dönemlerine dayandığı sonucu ortaya çıkmıştır