Browsing by Author "Deveci, Engin"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Other Adm and Sflt-1 Expression in Placentas With Gestational Diabetes Mellitus(2023) Şeker, Uğur; Aşır, Fırat; Deveci, Engin; Arslan, Necat; Kaplan, Özge; Şeker, Uğur; Başaran, Süreyya Özdemir; Department of Basic Medical Sciences / Temel Tıp Bilimleri Bölümü; 10. Faculty of Medicine / Tıp Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiAmaç: Bu çalışmada gestasyonel diyabetes mellitusta (GDM) vasküler regülasyonda rolü saptanan iki yeni protein olan Adrenomedullin (ADM) ve soluble fms-benzeri tirozin kinaz (sFlt-1)’in ekspresyon seviyelerini incelemeyi, hastalığın histopatolojisinde bu proteinlerin ekspresyon seviyelerini karşılaştırmayı ve bu proteinlerin ekspresyon yoğunluğunun hastalıkla korelasyonunu gözlemlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 20 Normotansif ve 20 GDM’li plasenta örneği alındı. Histolojik takip yöntemiyle takip edildi. Bu dokulardan 5µm kalınlığında kesitler alınarak Hematoksilen-Eozin, Periodic Acid Schiff (PAS) boyamaları yapıldı. İmmunünohistokimyasal olarak ADM ve sFlt-1 antikorları çalışıldı. Bulgular: GDM grubunda; kök villuslarındaki kan damarlarında dilatasyon ve konjesyon, endotel hücrelerinde hiperplazi görüldü. Villusların dış kısmındaki sinsitiyal köprülerde artış, mononükleer hücre infiltrasyonu, maternal bölgedeki desidual hücrelerin bazılarında piknotik nükleuslar ve sitoplazma kaybı izlendi. İmmunohistokimyasal incelemede villusların sitotrofoblast ve sinsitiyotrofoblast hücrelerinde ve sinsitiyal düğümlerde negatif ADM ekspresyonu vardı. Küçük villusların bazı sitotrofoblast hücrelerinde, damar endotel hücrelerinde ve desidual hücrelerde pozitif ADM ekspresyonu görüldü. GDM grubunda sFlt-1 ekspresyonu endotel hücrelerinde, mezenşimal bağ doku içindeki bazı Hofbauer hücrelerinde, desidual hücre nükleuslarında ve membranlarında pozitif olarak gözlendi. Sonuç: Desidual hücre membranlarında, sitotrofoblastlarda ADM pozitif ekspresyon gösterdiğinden ADM’nin glikoz yoğunluğunun belirlenmesinde ve bununla ilişkili olarak insülin regülasyonunda önemli bir düzenleyici olabileceğini düşündürmüştür. Yine sFlt-1’in maternal ve fötal bölgelerdeki endotel hücresi üzerindeki etkileri ve Hofbauer hücrelerindeki ekspresyonu, anjiyogenik etkide bu molekülün anahtar rol alabileceği kanısını uyandırmıştır.Other Deneysel Diyabetik Ratlarda İnsizyonel Yara İyileşmesinde Aloe Vera’nın Etkinliğinin Mmp-1 Ve Timp-1 Yönünden İncelenmesi(2023) Şeker, Uğur; Başaran, Süreyya Özdemir; Soker, Sevda; Kaplan, Özge; Aşır, Fırat; Deveci, Engin; Şeker, Uğur; Department of Basic Medical Sciences / Temel Tıp Bilimleri Bölümü; 10. Faculty of Medicine / Tıp Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiPurpose: The aim of this study is to investigate the healing aspect of aloe vera in diabetes mellitus, which inhibits wound healing. Materials and methods: Diabetes model was created with streptozotocin. At the end of the 14-day experiment, blood glucose was measured from the tail vein of animals in all groups and blood was taken from the heart and sacrificed. Histopathology and immunohistochemical statistics and evaluation were performed. Results: Pycnosis and degeneration of epithelial cells were observed in diabetes groups. Leukocyte infiltration in the dermal papilla, degeneration of collagen fibers and an increase in the extracellular matrix were observed. It was observed that the epithelial layer in the aloe vera group was histologically close to the control group. It was observed that decreased inflammation in the dermal papilla and decreased in organized collagen fibers and vessel dilatation were observed. In the control group, MMP-1 and TIMP-1 expression were positive in the epidermis and dermis layers. In the diabetes group, weak expression of MMP-1 and TIMP-1 was observed in cells in the epidermis and dermis. The expression of MMP-1 and TIMP-1 in the surface epithelium in the aloe vera group was increased compared to the diabetes group. Conclusion: Aloe vera accelerated cell and extracellular matrix regeneration with its anti-oxidative activity.Article Investigation of the Protective Effect of Thymbra Spicata L. var Spicata and Cyclotrichium Origanifolium on Bladder in Experimental Traumatic Spinal Cord Injury(2025) Deveci, Engin; Nas, Cemal; Keşim, Dilek Aygün; Direk, Figen Koç; Yokus, Beran; Karabaş, Sibel Ateşoğlu; Tuncer, Mehmet CudiAmaç: Spinal kord yaralanmaları, genellikle travma sonrası vertebral kolonda meydana gelen kırıklar, çıkıklar, bağ yaralanmaları ve yırtılmalar sonucunda oluşan hasarları kapsamaktadır. Bu yaralanmalarda komplikasyonların en sık görüldüğü organlardan biri mesanedir. Thymbra spicata L. var spicata (zahter) ve Cyclotrichium origani- folium (dağ nanesi) bitkilerinin yüksek biyolojik potansi- yele sahip olduğu; ekstraktlarının antioksidan özellikleri sayesinde oksidatif stresin neden olduğu hastalık riskini azalttığı ve tedavide önemli bir rol oynadığı bilinmek- tedir. Bu çalışmada, zahter ve dağ nanesi ekstraktlarının spinal kord yaralanması sonrası mesane disfonksiyonları üzerindeki potansiyel tedavi edici ve koruyucu etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmada, ağırlıkları 250-300 g arasında değişen toplam 36 adet Wistar Albino erkek sıçan, her grupta altı sıçan ola- cak şekilde altı gruba ayrılmıştır: Grup 1 (kontrol), Grup 2 (zahter), Grup 3 (dağ nanesi), Grup 4 (travma), Grup 5 (travma + zahter), Grup 6 (travma + dağ nanesi). Trav- ma gruplarında omuriliğe ağırlık düşürme yöntemi uygu- lanarak travma modeli oluşturulmuştur. Bir haftasının sonunda, tüm sıçanlardan idrar örnekleri alındıktan sonra, ketamin anestezisi altında sakrifiye edilerek mesane doku- ları alınmıştır. Mesane dokularında histopatolojik değişik- likler incelenmiştir. Bulgular: Deneysel araştırma sonucunda, zahter ve dağ nanesi eks- traktlarının spinal kord yaralanmasına bağlı gelişen me- sane hasarına karşı kısmen etkili olduğu saptanmıştır. Zahterin etkinliğinin, biyokimyasal ve histopatolojik bulgular doğrultusunda, oksidatif stres ve inflamatuar be- lirteçler üzerindeki etkisinin dağ nanesine kıyasla daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Sonuç: Sonuç olarak, deneysel modellerin artmasıyla birlikte bitki ekstraktlarının tedavi amaçlı kullanımının yaygınlaşabi- leceği ve insan sağlığı üzerinde olumlu etkiler sağlayabi- leceği düşünülmektedir.