TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/1836
Browse
Browsing TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Author "02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü"
Now showing 1 - 20 of 25
- Results Per Page
- Sort Options
Article Animal remains of Alaybeyi Höyük(Turkish Journal of Veterinary and Animal Sciences, 2019) Sıddıq, Abu Bakar; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiThis paper presents the zooarchaeological observations on animal remains of Alaybeyi Höyük unearthed from 2016 and 2017 excavation sessions. Dated to 4721–4553 cal. BC, Alaybeyi stands so far as the oldest archaeological settlement discovered in northeast Anatolia. Therefore, the faunal assemblage at Alaybeyi offers great opportunity to study the status of animals and their relationships with humans in the largely unexplored Kars-Erzurum plateau covering a period from the Chalcolithic to Late Iron Age. Taxonomic and osteometric analyses show that, like the present day, cattle were dominant over caprines, revealing extensive cattle pastoralism in the region for at least about 7 millennia. While caprines too were significant in the subsistence strategy of local humans, there was not any sign of raising pigs. Significant numbers of wild species including carnivores, aquatic mammals, and rodents, as well as resident and migratory birds, were also hunted by Alaybeyi people. Additionally, horse burials, horse cult, dog burials, and a rich number of dog bones present animals as versatile actors in various ritual and symbolic practices at the site.Article Anthrozoological study on the agro-pastoral societies of Kızıltepe, Southeast Anatolia(İnsan ve İnsan, 2018) Şanlı, Süleyman; Sıddıq, Abu Bakar; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiSince the origin, humans have been depended and formed mixtures of complex relationships with nonhuman animals. These mutualistic relationships eventually intensified following the animal domestication. Southeast Anatolia is one of the important regions where the first domestication of sheep, goat, cattle, and pig occurred as well as domestic herds have been fundamental in every socio-cultural aspect in the region until today. Therefore, Southeast Anatolia has been an ideal place for pastoral and anthrozoological study. Through fieldworks and exploratory case studies in agro-pastoral societies in Kızıltepe, we found certain sheep, goats, and cattle are capable of distinguishing and recognizing human and other cross-species individuals as like they do in their own species. Alongside of providing protein, wealth and social status, herd animals in Kızıltepe also possess deep affection and emotional bonds with human individuals as like as pets in urban societies. On the other hand, we do not observe any gender or sibling effect in children-animal bond which was focused in some contemporary studies. Our overall observations and findings also demonstrate some intangible culture cores in Southeast Anatolia which is promoted mainly by the complex relationships between human and their domestic herds.Article Birlikte Yaşama: Ankara'da Kediler Ve İnsanlar Üzerine Çoktürlü Etnografi(2022) Dişli, Semra Özlem; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesiİnsan ve hayvan ilişkilerinin tartışılmasındaki yerleşik yaklaşımları eleştirel bir çözümlemeye tabi tutan bu çalışmada, paylaşılan bir mekân olarak ev içinde kurulan insan ve kedi ilişkileri konu edilmektedir. Çalışmanın amacı ise, paylaşılan bir mekân olarak evde kurulan kedi ve insan ilişkilerinin nasıl yorumlandığı ve anlamlandırıldığını çoktürlü etnogra yaklaşımı ile ele almaktır. Araştırma alanı Ankara olan bu çalışmada yer alan yorum ve analizler, derinlemesine mülakatlar yolu ile derlenen verilere dayanır. Bu çerçevede, kedi veya kediler ile beraber yaşayan kadın ve erkek toplam yirmi altı kişi ile görüşmeler yapılmıştır. Gerçekleştirilen bu görüşmelerde, kediler ile ilişkiler betimlenirken “birlikte yaşama” kavramı kullanılmaktadır. Kedilerinde de insanlar gibi fail oldukları kabulünü içeren “birlikte yaşama” kavramı, insan ve insan olmayan iki failin ilişkilerini ifade ederken, aynı zamanda doğa-kültür, özne-nesne gibi ikiliklerin ötesine geçmemize olanak sağlar ve bu dikotomilerin aslında iç içe geçmiş olduklarını da ortaya koyar. Anlatılarda ifade edilen kediler ve insanlar arasındaki ilişkilerin nasıl kurulduğuna ve nasıl yaşandığına ilişkin gündelik pratikler ve deneyimler ise, kedilerin ve insanların karşılıklılığa dayanan bir ilişkiyi inşa etme olanaklarını gösterir. Karşılıklılık ilişkisi çerçevesinde gelişen birlikte yaşama, her zaman “uzlaşmaya” dayalıdır. Böylelikle bu çalışmada, insanlar ve kediler arasında, “birlikte yaşama” ve “uzlaşma” kavramları etrafında kurulan yakın, gündelik ve karmaşık ilişkilerin açığa çıkartılmasına çalışılmaktadır.Article Cizre kırmızı medrese bağlamında tarih kimlik hafıza oluşumu(2014) Şengül, Serdar; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu makale, Osmanlı modernleşmesi ve Türk ulus-devlet inşa sürecinin Türkiye’de yaşa- yan Kürtler arasında medrese algısını nasıl etkilediğini Cizre’de bulunan Kırmızı Medrese özelinde tarihsel ve etnografik perspektiften incelemeyi amaçlamaktadır. Kırmızı Medre- se’nin 1508 yılında bir Kürt Beyi tarafından inşa edildiğine inanılmaktadır. Medrese 1847 yılında Beyliğin ortadan kaldırılışından sonra yıkıntı haline gelmiştir. Bununla birlikte, Kırmı- zı Medrese toplumsal hafızada bugüne kadar önemli bir rol oynamaya devam etmiştir. Kül- tür, kimlik ve hafıza arasındaki ilişkilerin Kürtler’in bu medreseye dair anlatılarında nasıl tahayyul ve inşa edildiği bu yazının odak noktasını oluşturmaktadır. Yazıda ilk olarak hafıza, kimlik ve politik tahayyülün ilişkilendirildiği teorik çerçeve kısaca anlatılmış, ardından Kırmı- zı Medrese’nin önem kazandığı tarihsel bağlam açıklamış, ardından Kırmızı Medrese’yi hatır- lamanın temelinde yatan dinamikler ve bunların politik ve kültürel görünümleri ele alınmıştır.Article Citation - WoS: 6Citation - Scopus: 6Cranial size and shape sexual dimorphism in the Kangal dog from Turkey(Scientific and Technological Research Council of Turkey (TÜBİTAK), 2020) Sıddıq, Abu Bakar; Sıddıq, Abu Bakar; Onar, Vedat; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiThis study has so far been the first attempt to characterize and quantify skull sexual variation in Kangal dog, by means of geometric morphometric techniques. A sample of 16 adult Kangal crania has been analyzed with this purpose. To obtain a full image of morphological pattern, digital pictures were taken from the ventral, left lateral, and dorsal sides of each skull, and a total of 16, 15, and 16 landmarks respectively were obtained on each image. Skull size and shape differed significantly in all aspects among different sexes, male skulls being bigger. Shape differences were observed mainly on zygomatic arch and muzzle on the dorsal view, pterygoid bone and articular surface to mandibular condyle in the lateral aspect, and cranial width and maxillary bone on the ventral view. Although the sample was comparatively small in number, being the first geometric morphometric approach applied on the Kangal dog, the obtained results will add vital information particularly to understand the cranial shape sexual dimorphism of this unique dog breed in Turkey.Article From Past to Present: a Socıocultural Perspective on Jews of Urfa(2024) Şanlı, Süleyman; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesiİspanya'dan gönderildikten sonra, Osmanlı Devleti Yahudiler için barışçıl bir sığınaktı. Osmanlı Yahudileri zamanla kültürel bakımdan çok farklı dini azınlık gruplarından biri haline geldi. Yahudiler, aynı zamanda devletin çeşitli yerlerine dağılmış topluluklardan biriydi. Yahudi cemaati Arap vilayetlerinin çoğunda ve Anadolu'nun farklı yerlerinde dağılmış bir şekilde varlıklarını sürdürmekteydiler. Bununla birlikte, önceleri Osmanlı Devleti’nin sonrasında Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan Yahudi cemaatler de vardı. Bu anlamda, Urfa Yahudilerinin ülkenin güneydoğusundaki en eski dini azınlık gruplarından birisini teşkil ettiği ifade edilebilir. Bu çalışma, bir zamanlar Türkiye'nin doğusunda yaşayan ve daha sonra İsrail’e göç edip yerleşen Urfa Yahudi Cemaati’nin tarihsel geçmişini, sosyal ve kültürel ilişkilerini ve göç sürecini incelemeyi amaçlamaktadır. Buna ek olarak, Urfa şehrinin çok kültürlü ortamında yaşam tarzlarına, dini inançlarına ve diğer yerel grup ve kültürlerle olan ilişkilerine ışık tutmaya çalışmaktadır. Araştırmanın verilerinin bir kısmı 2011-2012 yılları arasında İsrail’de yürütülen bir alan araştırmasında dayanmaktadır. Araştırma sosyo-kültürel bir perspektifle ele alınmaktadır. Bu bağlamda, Urfa şehrinin göz ardı edilen eski sakinlerinin daha görünür hale getirilmesi beklenmektedir.Article GELENEKTEN MODERNE ANADOLU’DA DEVECİLİK(Turkish Studies, 2018) Ertürk, Devrim; Şanlı, Süleyman; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiKonar-göçer yaşam Orta Asya’dan Anadolu coğrafyasına göç eden Türklerin getirmiş olduğu sosyo-ekonomik bir yaşam şeklidir. Türkler Anadolu’ya gelişleri ile birlikte Orta Asya’da sahip oldukları bu sosyoekonomik etkinliklerini bu coğrafyada da devam ettirmişlerdir. Özellikle modernite ile birlikte toplumsal değişmenin hızı artmış, yönü de modern sosyo-ekonomik ve politik yaşama doğru değişim göstermiştir. Konargöçer yaşam da bu değişimden etkilenmektedir. Türkiye’de bazı Yörük toplulukları tarafından sürdürülen konar göçer yaşam biçiminde develer önemli bir yere sahiptir. Ancak günümüzde geleneksel olarak tabir edebileceğimiz bu yaşam biçimi büyük bir değişim ve dönüşüm ile karşı karşıya gelmek zorunda kalmıştır. Çünkü endüstrileşme ve sanayileşmenin ilerlemesi ile modern yaşamın bir parçası olan teknolojik araç ve gereçler konar- göçer yaşamda insan yaşamını kolaylaştırsa da, geleneksel olan tüm yapıları da dönüşüme maruz bırakmıştır. Sadece teknolojiyi alıp, kültürünü almamak konar-göçer yaşamda da mümkün olmamıştır. Bu çalışmada modern zamanlara gelindiğinde deveciliğin ve devecilik kültürünün gelenekselden moderne doğru nasıl değişip dönüştüğü ele alınmaya çalışılmaktadır. Bu doğrultuda Anadolu’daki devecilik kültürünün ele alındığı çalışmanın verileri 2015-2017 yılları arasında farklı zaman dilimlerinde gerçekleştirilen alan araştırmasına dayanmaktadır. Alan araştırması Mersin, Konya, Karaman illerinde konar-göçer yaşamı devam ettiren Yörük obalarını, Antalya, Muğla, Denizli, Manisa, Aydın, İzmir, Balıkesir ve Çanakkale’de devecilikle uğraşan kesimleri kapsamaktadır. Bu çerçevede yaylaya göç, deve güreşleri, deveciliğe dair bir takım ritüeller de gözlemlenmiş, bu konulara dair bilgiler elde edilmiştir.Article Hasankeyf (batman) Ortaçağ Toplumunda Ağız ve Diş Sağlığı(2024) Acar, Ayşe; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiIlısu Barajı Hasankeyf kurtarma kazısı kapsamında 2019 yılı içinde çıkarılan buluntuların dönemi, Ortaçağ olarak tarihlendirilmiştir. Çalışmanın amacı; Hasankeyf bireylerinin üst çene, alt çene ve diş bulguları incelenerek, ağız sağlığı, beslenme alışkanlıkları, yaşam biçimi ile birlikte demografik yapısını tahmin etmektir. Çalışmada, diş ve çene patolojilerinde çürük, apse, ölüm öncesi kaybı ve diş taşı oluşumları incelenmiştir. Veri analizi sonucunda, 83 birey (% 33,73 erkek, %25,30 kadın, %33,73 bebek-çocuk ve %7,22 erişkin bireyin cinsiyeti tahmin edilememiştir) tahmin edilmiştir. Değerlendirilen veriler, 63 adet mezardan elde edilen 57 adet (24 adet maxilla, 33 adet mandibula) üst ve alt çeneden oluşmaktadır. Toplumda çürük görülme oranı % 2,56, apse % 2,38, antemortem diş kaybı % 29,25 ve diş taşı % 5,76’dır. Patolojiler cinsiyet açısından değerlendirildiğinde, çürük erkek bireylerde, apse kadın bireylerde, antemortem diş kaybı ve diş taşı yine erkek bireylerde daha yüksek oranda tespit edilmiştir. Çürük, orta yetişkin grupta, antemortem diş kaybı ileri yaş grubunda daha yüksek oranda görülmüştür. Değerlendirmeler sonucunda toplumun beslenme alışkanlıklarının bitkisel besin ağırlıklı ürünleri diyetlerinde bulundurdukları tahmin edilmiştir. Karşılaştırılan çağdaşı ve yakın dönem eski Anadolu toplumlarıyla belirgin bir farklılık taşımadığı ve benzer bir hayat sürdükleri tahmin edilmiştir. Hasankeyf toplumuna özgü maxilla ve mandibula’ya ait paleopatolojik bulguların karşılaştırmalı veri için değerlendirilebileceği ve Güneydoğu Anadolu bölgesi için antropolojik veri kaynağı olabileceği düşünülmektedir.Article Hasankeyf Kazıları Orta Çağ Mezarlarında Ölü Gömme Uygulamaları(2024) Acar, Ayşe; Erdal, Zekai; 02.11. Department of History of Art / Sanat Tarihi Bölümü; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiToplumların geleneksel ve kültürel değerlerini, günlük yaşamdaki uygulamalarının yansımasını ölü gömme adetlerinde görebiliriz. Mezar içerisindeki bireylere ait iskelet kalıntılarının incelenmesi ile de toplumların, demografik özelliklerinin, yaşam ve sağlık koşullarının anlaşılması mümkündür. Çalışmanın materyali, Kızlar Cami (Kuzeydoğu, Güneydoğu, Güneybatı ve Kuzeybatı), Süleyman Han Cami Türbe (Türbe 1-2, Eyvan) ve Hasankeyf Büyük Saray yanı kazı alanından ortaya çıkarılan 86 adet mezar ve 136 adet bireyden oluşmaktadır. Kazı çalışmaları sırasında gömü tipi, mezar türü, gömü özellikleri, gömü buluntuları, birey sayısı, cinsiyet ve yaş tahmin bilgilerini içeren form doldurulup, her bir mezar için uygulanmıştır. Daha sonra iskelet kalıntıları laboratuvar aşamasında metrik ve morfolojik olarak incelenmiştir. Çalışmanın bulgularına göre; 73 birey dorsal bir şekilde gömülmüştür. Bütün mezar türlerinin birbirine yakın sayılarda olduğu gözlenmiştir. Açma alanlarındaki mezarların içerisinde tabut kullanımı toplam 86 adet mezarda 19 adettir. Mezardaki bireylerin 58 tanesinin yüzleri güneye dönük, 8 bireyde yüz yukarı bakar durumdadır. El ve kolların konumu açısından, 38 bireyde kollar yanda iken kolun yönünde kesinlik göstermeyen şekilde bir el yanda, bir el karın veya göğüste olan 12 adet mezar bulunmaktadır. Mezar buluntusu seramik, boncuk, bilezik, cam, küpe, yüzük ve sikke olarak tanımlanmıştır. Boncuk, çocuk bireylerin mezarında daha çok gözlenmiştir. Yetişkin mezarlarında az da olsa buluntuya rastlanması, dönem özellikleri açısından şaşırtıcı bir durumdur. Çalışma, Hasankeyf bireylerinin gömü pratiklerinin anlaşılması ve dönem insanlarının gömü geleneklerinin bilgilerini içermesi açısından özgünlük taşımaktadır.Article Citation - WoS: 3Citation - Scopus: 3High level of fluctuating asymmetry in the Byzantine dogs from the Theodosius Harbor, Istanbul, Turkey(Turkish Journal of Veterinary and Animal Sciences, 2021) Sıddıq, Abu Bakar; Parés-Casanova, Pere M.; Öncü, Ö. Emre; Kar, Hakan; Onar, Vedat; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiAsymmetry, the abnormality of an organism or a part of it from its perfect symmetry, is represented by three different categories: fluctuating asymmetry, directional asymmetry, and antisymmetry. Fluctuating asymmetry attributes to random developmental variation of a morphological character, whereas directional asymmetry attributes one of the body sides to be more prominent than the other. Antisymmetry appears whenever one body side of a biological body shows greater morphological appearance than the other. Since more environmental stress often produces greater effect of fluctuating asymmetry, it can be a good indicator of physiological stress in the morphological characteristic of a biological being. Applying, so far, the first geometric morphometric methods on any Byzantine fauna, this study aimed to determine the kind and direction of skull asymmetry occurred in Byzantine dog skulls. Aiming this, asymmetries in 16 adult Byzantine dog skulls unearthed form Yenikapı-Marmaray excavation (ancient Theodosius Harbor) in İstanbul, were compared with 39 adult skulls of modern pet dog breeds. Seventeen landmarks (3 midline and 14 bilateral) were selected on the digital pictures of the ventral aspect of each skull, and used for detailed analysis. The results showed a greater percentage of fluctuating asymmetry in the Byzantine dog skulls, suggesting them not to be the remains of pets or housed dogs but perhaps the labor or stray dogs in the Byzantine capital Constantinople.Article “Kemançe” ve “Mû-Zik”: Nusaybinli Domlarda Kimlik(Folklor/Edebiyat, 2021) Dişli, Semra Özlem; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmada Mardin’in Nusaybin ilçesinde yaşayan Domların kendilerini nasıltanımladıkları konu edilmektedir. Bu bağlamda çalışma boyunca kendisinden hareketedilen kavram kimlik kavramıdır. Kimliğin ilişkisel olduğu kabul edilerekçalışmanın merkezini Domlar ile Nusaybin ilçe nüfusunun geri kalanı arasındakiilişkiler oluşturmaktadır. Bu ilişkilerin arakesitinde ise müzik yer alır. NusaybinliDomlar kendilerini öncelikli olarak müzisyen diye tanımlar ve öyle de tanımlanırlar.Nusaybinli Domların ana sazları ise rebap denen enstrümandır. Yerel dilde“kemançe” olarak adlandırılan rebap Domlar ile özdeşleşmiştir. Müzisyenlik vekemançe Dom kimliğinin oluşumundaki temel tartışma eksenini oluşturmaktadır.Çalışma boyunca kemançe bir maddi kültür öğesi olarak ele alınmakta olup Domkimliğinin oluşumunda kemançenin nasıl bir rol oynadığı soruşturulmaktadır. Buyolla çalışmanın açığa çıkarmayı hedeflediği temel mesele Dom kimliğinin nasılkurulduğudur. Bu temel meseleye ek olarak ayrıca maddi kültür aracılığıyla kişilerve nesneler arasındaki ilişki üzerine düşünülmesi de amaçlanmaktadır. Çalışma,2011 – 2015 yılları ile 2018 – 2019 yılları arasında Mardin’in Nusaybin ilçesindeyaşayan Domlar ile yürütülen alan araştırmasına dayanmaktadır. Katılımlı gözlem ve derinlemesine görüşme tekniklerinin kullanıldığı bu alan araştırmasındaetnografik yöntem benimsenmiştir. Gerçekleştirilen alan araştırmasından hareketleçalışmada, kemançenin Dom kimliğinin oluşumundaki faillerden biri ve Domkimliğinin değişen bağlam ve durumlara göre yeniden biçimlenmeye açık olduğusonucuna varılmıştır.Book Review Kitap İncelemesi: Güvencesizlik ve Belirsizlik Koşullarında Türler Arası Dolanıklık, Türler Arası İşbirliği(2024) Dişli, Semra Özlem; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmada, antropolog Anna Lowenhaupt Tsing’in Dünyanın Sonundaki Mantar: Kapitalizmin Enkazlarında Yaşam İmkânı Üzerine isimli kitabı değerlendirilmektedir. 2015 yılında Princeton University Press tarafından Amerika’da İngilizce olarak yayınlanan kitap, antropoloji dünyasında büyük ses getirmiş Victor Turner Etnografik Yazma Ödülü (2016) ile Gregory Bateson Kitap Ödülü’nün (2016) yanı sıra daha birçok ödülün sahibi olmuştur. 2023 yılında da kitap, Erdem Gökyaran’ın çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlamıştır. Dünyanın Sonundaki Mantar, günümüz küresel kapitalizmin bir sonucu olan güvencesizlik ve belirsizlik koşullarındaki yaşamları anlatır. Ancak bu anlatıyı, sadece insanı değil, aynı zamanda insan olmayan bir varlık türünü; matsutake mantarını da odağa alarak kurmaktadır. Bu çerçevede kitap, yaygın etnografik yaklaşımlardan iki önemli açıdan farklılaşır. İlk olarak kitap, yerleşik insan-merkezli düşüncenin sınırlarının ötesine geçen bir kavrayışla toplumsala, tarihe, ekonomiye ve ekolojiye yaklaşmaktadır. İkinci olarak ise kitapta, insan ile insan olmayan varlık türleri arasındaki birbirini etkileyen, şekillendiren ilişki ve işbirlikleri merkeze alınmaktadır. Kitap bu iki yönüyle çoktürlü etnografi yaklaşımına örnek teşkil eder. Çoktürlü etnografiyi ortaya çıkaran dönüşümlere değinerek başlayan bu değerlendirme, Dünyanın Sonundaki Mantar’ı içerdiği temel tartışmalarla tanıtmayı amaçlamaktadır.Article “Konuşuyosak Ne Yababiliriz Kardeşim”: Twitter’da Konuşan Hayvanlar ve Türler Arası Yakınlık(Kültür ve İletişim Dergisi, 2023) Dişli, Semra Özlem; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiSosyal medya, günümüz iletişim ve ilişki biçimlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışma ise, sosyal medyada insan ve hayvan ilişkilerini incelemek üzere odağa alınmıştır. Bu bağlamda sosyal medya ağlarından Twitter, sahiplerinin kendi ev hayvanları adına oluşturdukları profiller ile öne çıkar. Çalışmaya da temel teşkil eden bu profillerin en dikkat çekici özelliği, buradaki hayvanların konuşturulmaları veya literatürde yer aldığı şekli ile bu profillerin “konuşan hayvanlara” ait olmasıdır. Çalışma kapsamında toplamda 19 Twitter konuşan hayvan profili ve bu profillerin 2021 ile 2022 yıllarına ait gönderileri incelenmiştir. İncelenen bu profillerde hayvanlar, kendilerine özgü bir üslup ile gündelik pratiklerini, insanlar ve diğer hayvanlar ile ilişki biçimlerini, duygu ve düşüncelerini anlatmaktadırlar. Bu yolla, insanlar ve hayvanlar arasındaki ilişkilerde etki yaratmayı hedefleyen bir anlatı inşa edilmektedir. Bu anlatıyı adlandırmak üzere “türler arası yakınlık” ifadesi kullanılmıştır. İnsan ve hayvanı birbirinden bağımsız iki ayrı varoluş olarak ele alan yerleşik yaklaşımların aksine türler arası yakınlık, bu ikisi arasındaki sürekliliği, yakınlığı ve etkileşimi vurgular. Twitter konuşan hayvan profillerinin inşa ettiği türler arası yakınlık anlatısının temelinde de hayvan öznelliğinin tanınması yer almaktadır. Hayvan öznelliği ise, hayvanların “neredeyse insan ama tamamen değil” olarak betimlenmesine dayanır. Twitter konuşan hayvan profillerini dil, gündelik hayat, sosyal çevreye üyelik ve duygular bağlamında inceleyen bu çalışma, hayvanlara yönelik anlamlandırma ve değerlendirmeler ile insan-hayvan ilişkileri üzerine düşünmeyi amaçlamaktadır.Article Körtiktepe’den Kalp Biçimli Kemik Bir Buluntu(2020) Sıddıq, Abu Bakar; Sıddıq, Abu Bakar; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiYerleşik hayata geçiş beraberinde Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem (PPN) yerleşimlerde maddi kültür değerlerin üretiminde olduğu gibi, insan ve doğa arasındaki yeni etkileşim algılamalarıyla ilişkili olduğu iddia edilen yeni kültsel, ritüel ve sembolik faaliyetler konusunda da devrim niteliğinde değişimleri gündeme getirmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan ve dünyanın en zengin PPN maddi kültür değerlerine sahip olan Körtiktepe, bu özelliğiyle Batı Asya Neolitiğinin gelişmesi ve yayılmasının öncüsü sayılan çok az sayıdaki erken kültür ve üretim merkezi arasında yer almaktadır. Bu makalede, Körtiktepe’den ortaya çıkarılan son derece büyük rakamlı buluntu topluluğu arasında tek bir örnek olarak bulunan kalp şeklinde bir kemik objeyi sunulmuştur. Morfolojisi, üretim ayrıntıları, olası kullanımı ve genel arkeolojik değerlendirmeler sonucu elde edilen ilk gözlem, kalp biçimli bu eşsiz eserin bilinçli bir şekilde işlendiği ve muhtemelen ölü ritüelde kemik kolye ya da amulet (muska) olarak kullanılmış olabileceğini düşündürmektedir. Zengin ölü hediyeleri içeren üç PPN mezarla beraber ortaya çıkarıldığı bir arkeolojik bağlamında bulunmuş olmasına rağmen, söz konusu kalp biçimli bulgunun günümüzde temsil ettiği “duygu”, “sevgi” veya “aşk” kavramlarıyla ilişkili olup olmadığını tartışmak son derece zordur. Fakat bu eşsiz buluntunun, Batı Asya tarihöncesinde kalp biçiminin varlığını ve ritüel kullanımını MÖ 10. binyıllara dayanan Erken Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e kadar taşıması büyük önem arz etmektedir.Article Mardin Midyat Aktaş Mevkii İnsan İskeletlerinde Diş ve Çene Patolojileri(2018) Acar, Ayşe; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMidyat Aktaş Mevkii iskeletleri, 2013 yılında Mardin ili Midyat ilçesi Aktaş Mevkii Mor Hobil-Mor Abrohom manastırının kuzeyinde yer alan ve Roma Dönemine tarihlendirilen dört adet oda mezardan ele geçirilmiştir. Çalışmanın amacı; Midyat, Aktaş Mevkii bireylerinin diş, üst ve alt çenelerine ait patolojilerini inceleyerek bireylerin yaşam biçimi, ağız sağlığı, beslenme alışkanlıkları ve demografik yapısını tahmin etmektir. Çalışmada, Midyat, Aktaş Mevkii oda mezarlardaki 319 adet üst ve alt çenelerden elde edilen veriler kullanılmıştır. Sonuç olarak, toplumda 319 adet birey olduğu (%11,28’i bebek, %15,67’si çocuk, %5,64’ü kadın, %14,42’si erkek, %50,78’i cinsiyeti bilinmeyen) saptanmıştır. Aktaş Mevkii bireylerinin diş ve çene patolojileri, %6,19’u çürük, %9,29’u apse, %42,95’i ölüm öncesi diş kayıplarından oluşmaktadır. Toplumun beslenme alışkanlıklarının hayvansal proteine yönelik olduğu söylenebilir.Article Melayê Cizîrî ve Diwan Okuma Geleneğİ(2016) Şengül, Serdar; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMedrese öğrencileri ve hocaları doğu ve güneydoğu Türkiye'de yer alan medreselerin avlusunda on altıncı yüzyıl âlim ve mutasavvıfı Melayê Cizîrî'nin Dîwan'ını makamlı bir şekilde okumaktadırlar. Arapçaya dayalı dinî ilimlerin yanı sıra Dîwan okumak bu medreselerde bir gelenek oluşturarak bu medreselerin sembolik gösterenlerinden biri haline gelmişlerdir. İslâm geleneğinde medrese-tekke, dini-tasavvufi ilimler ayrılığı düşünüldüğünde Dîwan'ın medreselerde sahip olduğu yer açıklanması gereken bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Bu makale sûfî bir şairin ve Dîwan'ının hangi tarihsel ve kültürel dinamiklerin neticesinde bölge medreselerinin sembolü haline geldiğini ve makamlı bir şekilde okunduğunu antropolojik bir perspektiften incelemeyi amaçlamaktadır. Müslümanların tarihi boyunca iki temel eğilim İslam'ın anlaşılmasında ve hayata geçirilmesinde başat olmuştur. Bunlardan birisi medrese ve burada tedris edilen Arapça dinî ilimlere dayalı evrenselci eğilimidir. Diğeri ise İslâm'ın yerel estetik beğenilerine göre şekillenen daha tikel ve yerel bir eğilimdir. Bununla birlikte bu iki eğilim, birbirinden izole edilmiş olmayıp bir diğerinin sınırını sürekli olarak aşmış, ara form ve kurumlar meydana getirmeye çalışmışlardır. Bir medrese âlimi ve sûfî şair tarafından yazılan ve medrese mensupları tarafından makamlı bir şekilde medreselerin avlusunda okunan Dîwan, İslam tarihinde inşa edilmiş fiziki ve epistemolojik sınırların aşındırıldığı bir örnek olarak değerlendirilebilir.Article MİDYAT AKTAŞ MEVKİİ BİREYLERİNE AİT CALCANEUS KEMİĞİNDEN METRİK VE NONMETRİK DEĞERLENDİRME(2018) Acar, Ayşe; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiCalcaneus kemiğinin dayanıklı yapıda olması, kazı alanlarında daha sık ve sağlam durumda bulunmasını sağlamaktadır. Çalışmada calcaneus kemiği üzerinden metrik özelliklere dayanan cinsiyet ve boy tahmini, nonmetrik incelemelerle belirlenen facet tiplerinin sıklığı hesaplanmıştır. Bu çalışmanın amacı, demografik bilgileri bilinmeyen (Cinsiyet, Yaş, Boy vs.) Midyat Aktaş Mevkii bireylerine ait calcaneus kemiğinden metrik olarak cinsiyet ve boy tahmini yapmak ve non metrik incelemelerle articuler facet tiplerini sınıflamaktır. Çalışmada kullanılan 66 adet materyal 2013 yılında Mardin Müzesi başkanlığında yürütülen Midyat Aktaş Mevkii kazı alanından elde edilmiştir. Kalıntılar Mardin Artuklu Üniversitesi osteoloji laboratuvarına getirilerek temizlik çalışması yapılmıştır. Uzunluk ve genişlik ölçümleri için hem sağ hem de sol taraf kullanılmış, ölçümler dijital kumpas kullanılarak yapılmıştır. Nonmetrik sınıflandırma için Gupta ve arkadaşları ve Compos ve Pellico’nun geliştirmiş oldukları sınıflandırmalar ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonucunda, cinsiyeti tahmini için 54 adet maksimum calcaneus uzunluğunun aritmetik ortalaması kullanılmış ve 26 adet erkek, 28 adet kadın birey tahmin edilmiştir. Boy tahmini için Holland’ın geliştirmiş olduğu formül çalışmamıza uygulandığında erkeklerin boy ortalaması 174,14 +-5,03 cm, kadınların boy ortalaması 161,56+-3,6 cm olarak hesaplanmıştır. Nonmetrik bulgularda Compos ve Pellico’nun geliştirdiği sınıflandırma 65 adet calcaneus kemiğine uygulandığında en sık rastlanan tip B tipi, cinsiyetler arası değerlendirmede erkeklerde en sık görülen tip A3 ve B2 tipi, kadınlarda ise B tipi olduğu gözlenmiştir. Gupta ve arkadaşlarının geliştidiği sınıflandırma çalışmamıza uygulandığında en sık görülen tip 1 tipidir. Erkek ve kadınlar arasında en sık görülen tip 1 tipi olmuştur. Sonuç olarak, calcaneus kemiğinin metrik ve nonmetrik incelemelerinin kimliklendirme çalışmalarında önemli bir yere sahip olduğu tespit edilmiştir.Article Citation - WoS: 12Citation - Scopus: 11Morphometric analysis of the skulls of domestic cattle (Bos taurus L.) and water buffalo (Bubalus bubalis L.) in Turkey(2019) Sıddıq, Abu Bakar; Sıddıq, Abu Bakar; Kahvecioğlu, Kifayet Oya; Öztürk, Muhsin; Onar, Vedat; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiA total of 20 domestic cattle (Bos taurus L.) and 15 water buffalo (Bubalis bubalis L.) skulls were analyzed in this study. All of the specimens belonged to female individuals. Using a total of 27 craniometric measurements from each of the skulls, 9 indices were calculated. Although there were statistically significant differences between the linear measurements of the skulls of both species, while calculating the indices with their ratios, the values of the measurements of the facial area were determinative in the craniology. Among these indices, the facial index 1 value was statistically significant (P < 0.01) in the comparison of these two species. On the other hand, while considering the orbit and foramen magnum measurements, in contrast with the transversal measurement, the height was more determinant for their index and form.Article Neden antropoloji? Aktivist antropoloji üzerine bir değerlendirme(Antropoloji, 2021) Dişli, Semra Özlem; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesi2020 yılının başından itibaren tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19salgını ve salgın yöntemi ekolojik yıkım, iklim krizi, yoksulluk ile yerleşikeşitsizlik gibi mevcut birçok sorunu daha da görünür hale getirdi.Bu yazı da antropolojinin bu mevcut sorunların çözümüne nasıl katkısağlayabileceği üzerine düşünerek, aktivist antropoloji yaklaşımını konuedinmektedir. Bu bağlamda yazı konuyu üç aşamada ele almaktadır. İlkolarak disiplinin sınırlarına ilişkin genel bir değerlendirme yapılmaktadır.Bu değerlendirme aktivizm ile antropoloji arasındaki keskin ayrımdanhareket etmektedir. İkinci olarak ise toplumsal sorunların çözümüneyönelik antropoloji yaklaşımını ifade eden uygulamalı antropolojiyaklaşımı ele alınmaktadır. Uygulamalı antropolojinin ele alınmasındakiamaç, aralarındaki benzerlik ve farklılıkları yoluyla aktivist antropolojininanalizine zemin hazırlamaktadır. Nihayet, aktivist antropoloji incelenerekantropolojiyi kamusal bir ses ve sorumluluğa, dahası bir mücadele alanıhaline dönüştürme imkânın ortaya konması hedeflenmektedirArticle An Overview of Historical Background of Unknown Eastern Jews of Turkey(2017) Şanlı, Süleyman; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiEski çağlardan beri Mezopotamya ve Anadolu Yahudiler için bir yurttu. Roma ve Bizans döneminde Anadolu'da Karaite ve Romaniot olarak bilinen küçük Yahudi toplulukları vardı. Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan sonra yaşamlarını sürdürmeye devam ettiler. Daha sonra Orta ve Doğu Avrupa'dan gelen Aşkenazim Yahudi cemaatleri on beşinci yüzyılda Osmanlı İmparatorluğuna göç etmeye başladılar. Yahudilerin İspanya'dan gönderilmesiyle birlikte Anadolu, Sefarad Yahudileri için yeni bir yurt oldu. Bu göç dalgalarının bir sonucu olarak Sefarad Yahudileri, diğer Yahudi gruplar arasında hakim Yahudi cemaati haline geldi. Böylece, Yahudiler Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı yerlerine dağıldılar. İmparatorluk'taki Yahudilerin çoğunluğu, özellikle İstanbul, İzmir, Bursa ve Edirne gibi batı bölgelerinde yoğunlaştılar. İmparatorluğun ticaret ve sanayinin gelişimine önemli katkılarda bulundular. Ancak, Gaziantep, Urfa, Siverek, Diyarbakır, Çermik, Mardin, Nusaybin, Cizre, Başkale ve Van gibi doğu kesimlerinde yaşayan önemli Yahudi cemaatler de vardı. Görüleceği üzere Doğu Yahudileri derken öncelikle Osmanlı Devletinin doğusunda daha sonra da Türkiye’nin doğusunda yaşayan Yahudilere atıfta bulunulmaktadır. Bu çalışma, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun ve daha sonraları Türkiye'nin doğusunda yaşayan Yahudilerin tarihini araştırmayı amaçlamaktadır. Kaynak sayısınız azlığı, bu bölgelerdeki Yahudilere az bilimsel ilgi görüldüğünü gösteriyor. Bu çalışma sayesinde, onları daha görünür hale getirmek ve araştırmacılar için yeni araştırma alanların açılması beklenmektedir. Yazılı kaynaklara ek olarak, yazarın 2011'de İsrail'de gerçekleştirdiği antropolojik bir alan çalışmasıyla elde edilen etnografik mülakatlardan da yararlanılmaktadır. Günümüzde Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda Yahudiler yaşamamaktadır. Bu araştırma sayesinde, bir zamanlar doğuda çok kültürlü ve çok dinli bir çevrede yaşayan bir topluluğun varlığını, inançlarını yaşam biçimini ortaya çıkarmak amaçlanmaktadır.