TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/1836
Browse
Browsing TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Author "02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü"
Now showing 1 - 20 of 31
- Results Per Page
- Sort Options
Article Bir Müzenin Dönüşümü: Öğrence Mekânı Olarak Mardin Müzesi(OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2021) Gürhan, Nazife; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiGünümüzde müzeler geleneksel olarak kültürel mirasın sergilenmesi ve korunması işlevlerinin yanı sırabu mirasın aktarımının daha işlevsel bir sunumuna dair eğitim ve eğlencenin iç içe geçtiği uygulamalargeliştirmeye başlamışlardır. Çağdaş müzecilik anlayışıyla ortaya çıkan bu uygulamaların amacı müzeziyaretçilerine kültürel miras eğitimi verirken eğlenceli vakit geçirmelerini sağlamaktır. Eğitim veeğlencenin mekânsal olarak kesiştiği bu müzeler bir öğrence mekanına dönüşmüş durumdadır. Buçalışmada değişen müzecilik anlayışıyla birlikte ortaya çıkan edutainment/öğrence uygulamalarıMardin Müzesi örneğinde ele alınmıştır. Kültürel miras ögelerini bünyesinde barındıran bir mekânıneğitim ve eğlencenin mekânsal olarak kesiştiği bir öğrence mekanına nasıl dönüştüğünü ortaya çıkarmakçalışmanın temel amacıdır. Çalışmada katılımcıların müze deneyimlerinden yola çıkılarak müzeyle olanilişkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda nitel araştırma teknikleri kullanılarak kartopuörnekleme yöntemiyle 3 müze yetkilisi ve 5’i çocuktan oluşan çeşitli yaş gruplarından toplam 15 kişiylederinlemesine mülakat ve katılımlı gözlem yapılmıştır. Çalışmada, edutainment uygulamalarının müzeziyaretçilerinin aktif öğrenme süreçlerine dahil olmasını sağlayarak müzeye olan ilgilerini artırdığı,heyecanlı ve unutulmaz bir müze deneyimi sunduğu görülmüştür. Kültürel kimliğin devamınısağlamanın eğlenceli bir yolu olan atölye çalışmalarıyla yapılan eğitim faaliyetleri müzeyi eğlenereköğrenilen bir mekâna başka bir deyişle öğrence mekanına dönüştürmüş durumdadır.Article Bir sentez girişimi olarak gerçekliğin sosyal inşâsı(2013) Yücedağ, İbrahim; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiSosyolojinin teorik temellerine ilişkin tartışmaların odağını oluşturan ‘toplum nasıl anlaşılabilir’ sorusu çeşitli açıklama çabalarını da beraberinde getirmiştir. Metateorik düzeyde gerçekleştirilen tartışmalarda, toplumun durağan ve değişen yanlarıyla,makro ve mikro boyuttaki gerçekliği arasındaki ilişkinin niteliği toplumu anlamada izlenecek yolu belirlemiştir. Toplumun anlaşılması sorunu, sosyolojinin varlık nedenlerine ilişkin bir sorgulamadır. Toplumsal yapı mı sadece incelenmelidir yoksa bireyin de içinde bulunduğu bir bakış açısı mı geliştirilmelidir? Bu ve benzeri sorular sosyolojide farklı kuramsal yaklaşımlara temel oluşturmuştur. Teorik düzeyde, yapısalcılıktan etnometodolojiye kadar bir çok teorinin beslendiği dilemma budur. Bu çerçevede, toplumun hemmakro hem de mikro boyutu arasında bir köprü kurmaya çalışan Peter L. Berger ve Thomas Luckmann toplumu, bu iki gerçeklik arasında sürekli oluş halindeki bir üst-gerçeklikolarak tasavvur eder. Çalışmamızda Berger ve Luckmann’ın ‘Gerçekliğin Sosyal İnşası’ kuramlarını oluştururken kimlerden etkilendikleri incelenmiş, bu kuramın temel bileşenleri ve eksiklikleri çeşitli yönleriyle tartışılmıştır.Article DİYARBAKIR KENT ALGISI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA(2016) Gürhan, Nazife; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiToplumsal ilişkilerle şekillenen ve üretilen bir alan olarak kentsel mekân, toplumsal yapı ve değişmelerin izlenebildiği, toplumun kimliğinin yansıdığı bir gösterge olarak karşımızda durmaktadır. Kentsel mekânlar, içinde yaşayanların kimliklerinin yansıması olarak görülebileceği gibi kendisi de bir kimlik ve kişiliğe sahiptir. Bu nedenle her kent içinde yaşayanların zihinlerinde çeşitli çağrışımlar yapar. Kentin imajı ya da kent imgesi de diyebileceğimiz bu zihinsel çağrışımlar, kentin içinde barındırdığı kültürel kodlar çerçevesinde şekillenmektedir. Diyarbakır kent algısını ortaya çıkarmaya çalışan bu araştırma, Diyarbakır'ın Diclekent ve Metropol semtlerinde yapılan saha araştırmasına dayanmaktadır. Diyarbakırlıların hem kente ilişkin genel algıları hem de mekânsal ve kültürel farklılıkların getirisi olarak birbirinden tamamen farklı görünümler sergileyen semtlere dair kent sakinlerinin zihinlerindeki algılar yapılan derinlemesine görüşmelerle ortaya konulmuştur. Küreselleşmenin etkisiyle artan sosyal kutuplaşmanın bütün emarelerini gösteren Diyarbakır toplumsal sınıflar tarafından şekillendirilen kentsel mekânıyla bölünmüş ve ikili yapıda bir kent görünümü sergilemektedirArticle Duygu Yüklü Mekânlar: Yoğun Bakım Çalışanları Üzerine Fenomenolojik Bir Araştırma(2023) Çetin, Adnan; Demir, Ali Eren; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiSağlık hizmetlerinin sunulduğu bakım, teşhis ve tedavi gibi alanlarda duygular genellikle görünmez bir biçimde deneyimlenmektedir. Ancak, duygular görünmez olmalarına rağmen, sağlık hizmetlerinin çeşitli duygusal süreçlerle birlikte geliştiği gerçeği inkâr edilemez. Yoğun bakım ortamında, duygusal dengeyi etkileyebilecek bakım ve tedavi değişkenlerine sosyolojik bir perspektiften odaklanan bu çalışma, yoğun bakım ünitelerinde çalışan sağlık profesyonellerinin duygusal deneyimlerini keşfetmeyi amaçlamaktadır. Başka bir deyişle, bu çalışmada, “yoğun bakım ünitelerinde çalışan sağlık profesyonelleri yoğun bakım ortamını ve yoğun bakım hizmetlerini nasıl duygusal olarak deneyimliyor?” sorusuna cevap aranmaktadır. Bireysel deneyimlere odaklanan çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik bir desen kullanmıştır. Bir yıldan fazla süredir çeşitli kamu hastanelerinin yoğun bakım birimlerinde çalışan 15 hemşire, 1 ebe, 1 fizyoterapist ve 1 diyetisyen olmak üzere toplam 18 yarı yapılandırılmış mülakat gerçekleştirilmiş ve mülakatlardan elde edilen veriler, MAXQDA 2018 programı kullanılarak tematik kodlama yöntemiyle analiz edilmiştir. Sonuçlar, yoğun bakım birimlerindeki sağlık profesyonellerinin çoğunlukla “üzüntü” ve “mutluluk” duygularını deneyimlediğini göstermiştir. “Üzüntü” hissi hastaların ölümü ile ilişkilidir, “mutluluk” hissi ise taburcu edilmeleriyle birlikte gelmektedir. Ancak, bu duygusal durumların her ikisi de “empati” duygusuyla beslenmektedir. Sağlık çalışanları, hasta yakınlarıyla kurdukları empatik bağlantılar nedeniyle bu ek duyguları deneyimlemektir. Sonuç olarak, yoğun bakım üniteleri, tedavi, bakım ve duygu gibi hassas alanların iç içe geçtiği yerler olarak ortaya çıkmaktadır.Article Erken Dönem Sinema Araştırmalarında Temel Eğilimler: Payne Fonu Çalışmaları Örneği(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Çetin, Adnan; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesi19. yüzyılın sonlarında bir sanat ve eğlence aracı olarak toplumsal yaşama dâhil olan sinema kısa bir süre içerisinde kitlesel bir boyut kazandı. Söz konusu dönemde orta ve alt sınıfların en çok tercih ettikleri eğlence aracı olan sinema aynı zamanda bazı toplumsal kesimlerde kaygı ve endişelere de neden oluyordu. Özellikle muhafazakâr toplumsal kesimler, sinema filmlerinde suç, şiddet, cinsellik, alkol ve sigara tüketiminin özendirici bir biçimde temsil edildiğini iddia ediyorlardı. Bu kaygılar derinleştikçe ve yaygınlaştıkça kamu ve sivil kuruluşlar bu konuda bazı adımlar atmak zorunda kaldılar. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1929-1932 yılları arasında Sinema Filmlerini Araştırma Konseyi ile Payne Araştırma ve Deney Fonu işbirliği ile sinemanın çocukların ve gençlerin davranışları üzerindeki etkilerine odaklanan Sinema ve Gençlik: Payne Fonu Çalışmaları isimli bir araştırma serisi gerçekleştirildi. Bu araştırma serisinin sonuçları on iki rapor olarak yayınlandı. Araştırmanın sonuçlarına göre sinema, çocukların ve gençlerin tutum ve davranışlarının oluşmasında önemli bir araca dönüşmüştür ve sinema çocuklarda davranış bozukluklarına ve uyku problemlerine neden olmaktadır. Araştırmanın raporları yayınlandıktan sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde sinema ile ilgili ağır sansür politikaları uygulamaya konmuştur. Sinema araştırmaları tarihinin en kapsamalı ve en etkili çalışmalarından biri olan bu seri bir sonraki dönemlerde yapılan bir çok araştırmaya da ilham kaynağı olmuştur. Payne Fonu Çalışmaları’na paradigma, yöntem, içerik ve sonuçlar çerçevesinde odaklanan çalışmamız literatür taramasına dayanan ve betimsel bir çalışmadır ve Payne Fonu Çalışmaları’nın görünürlüğünü arttırarak sinema sosyolojine katkı sunmayı amaçlamaktadır.Review Flesh and Stone-The Body and the City in Western Civilization(Selcuk Univ, Fac Letters, 2020) Gürhan, Nazife; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiRichard Sennett, who states that the dominant perception of the human body is effective in shaping the spatial organization of cities, examines the reflections of culture, belief, and, power on the urban space through the human body in his book Flesh and Stone. In the book, certain historical periods of the important cities of Western civilization such as Athens, R ome, P aris, V enice, London a nd N ew Y ork w ere discussed i n sections a nd h ow urban space design was shaped by the perception of the human body at the time was explained with a flowing style. The book has the potential to provide a new perspective to our understanding of social projections in spaces while also influencing one's outlook on urban spaces and perception of the city.Article GELENEKTEN MODERNE ANADOLU’DA DEVECİLİK(Turkish Studies, 2018) Ertürk, Devrim; Şanlı, Süleyman; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02.01. Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiKonar-göçer yaşam Orta Asya’dan Anadolu coğrafyasına göç eden Türklerin getirmiş olduğu sosyo-ekonomik bir yaşam şeklidir. Türkler Anadolu’ya gelişleri ile birlikte Orta Asya’da sahip oldukları bu sosyoekonomik etkinliklerini bu coğrafyada da devam ettirmişlerdir. Özellikle modernite ile birlikte toplumsal değişmenin hızı artmış, yönü de modern sosyo-ekonomik ve politik yaşama doğru değişim göstermiştir. Konargöçer yaşam da bu değişimden etkilenmektedir. Türkiye’de bazı Yörük toplulukları tarafından sürdürülen konar göçer yaşam biçiminde develer önemli bir yere sahiptir. Ancak günümüzde geleneksel olarak tabir edebileceğimiz bu yaşam biçimi büyük bir değişim ve dönüşüm ile karşı karşıya gelmek zorunda kalmıştır. Çünkü endüstrileşme ve sanayileşmenin ilerlemesi ile modern yaşamın bir parçası olan teknolojik araç ve gereçler konar- göçer yaşamda insan yaşamını kolaylaştırsa da, geleneksel olan tüm yapıları da dönüşüme maruz bırakmıştır. Sadece teknolojiyi alıp, kültürünü almamak konar-göçer yaşamda da mümkün olmamıştır. Bu çalışmada modern zamanlara gelindiğinde deveciliğin ve devecilik kültürünün gelenekselden moderne doğru nasıl değişip dönüştüğü ele alınmaya çalışılmaktadır. Bu doğrultuda Anadolu’daki devecilik kültürünün ele alındığı çalışmanın verileri 2015-2017 yılları arasında farklı zaman dilimlerinde gerçekleştirilen alan araştırmasına dayanmaktadır. Alan araştırması Mersin, Konya, Karaman illerinde konar-göçer yaşamı devam ettiren Yörük obalarını, Antalya, Muğla, Denizli, Manisa, Aydın, İzmir, Balıkesir ve Çanakkale’de devecilikle uğraşan kesimleri kapsamaktadır. Bu çerçevede yaylaya göç, deve güreşleri, deveciliğe dair bir takım ritüeller de gözlemlenmiş, bu konulara dair bilgiler elde edilmiştir.Article Günahkâr Bedenlerden Referans Bedenlere: İslam'da Beden Algısı Üzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme(2012) Kara, Zülküf; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBeden, bir taraftan organik yapısı, biçimi, kütlesi ve rengiyle canlı varlığın maddi bölümünü oluştururken, diğer taraftan toplumsal cinsiyet, ırk ve cinsellik olarak tanımlanan birçok kimliğin konumlandığı yeri temsil eder. Bedenin her hali, edindiğimiz deneyimlerin izlerini taşır ve beden yeni bir toplumsal örgütlenmenin nedenini oluşturur. Beden algıları; din, kültür, etnisite, ideoloji gibi bir yığın söylem içine gömülüdür. Bu söylemler içinde önemli bir yer tutan dinsel normlar, bedenleri disipline etmek yoluyla kendilerini ifade ederler. Bedenden, dinlerin koydukları kurallar ve çizdikleri sınırlar içinde belli davranış ve tepkiler göstermesi beklenir. Buna uygun düşmeyen davranış kalıpları günah olarak kodlanıp beden üzerinde yaptırıma dönüşür. Dini alan içinde kalan bedenler ise kutsal bir bağla ilişkilendirilip referans haline dönüşür. Makalede, günah ve sevap, iyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinlik sınırında dolaşan bedenlerin dini habitus içinde nasıl şekillendirildiği gösterilmeye çalışılacaktır.Article Habitus"tan "Mutatlaştırma"ya Toplumsalın İnşâsı(2016) Yücedağ, İbrahim; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiKartezyenci düalite anlayışına karşı gelişen toplumsal inşa kuramı, toplumsal alanın öznel ve nesnel olarak tanımlanan katı sınırlamalarla anlaşılamayacağını vurgular. Toplumsal inşa kuramı, toplumsal olana ilişkin bilginin tüm toplumsal aktör ve yapıların katılımıyla inşa edildiğini ve yapı ve aktörün ilişkisellik içerisinde olduğunu savunur. Sosyal gerçekliğin nasıl inşa edildiğinin anlaşılmasının amaçlandığı bu çalışmada, inşa kuramında önemli isimler olan Pierre Bourdieu ve Peter L Berger-Thomas Luckmann'ın inşa kuramları ele alınmıştır. Bourdieu'nün alan, habitus ve çıkar gibi değişkenler üzerinden anlamaya çalıştığı toplumsalı Berger ve Luckmann dışsallaştırma, içselleştirme, nesnelleşme ve mutatlaştırma süreçleri üzerinden tartıştığı görülür. Bu bağlamda çalışmamızda Bourdieu ve Berger ve Luckman'ın kuramlarında toplumsal alanın nasıl inşa edildiği ele alınmış, aralarındaki benzerlik ve farklılıklar eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur.Article Hoşgörü Ahlâkı ya da Politiği: Hoşgörüye Teleoloji Yüklemek(Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2020) Gökdağ, Kamuran; Karadeniz, Sıtkı; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu makale, hoşgörü ahlakının veya politiğinin varoluş koşullarına ilişkin bir soruşturma aracılığıyla, yakın zamanda biri Yeni Zelanda’da, diğeri Norveç’te meydana gelen iki terör eylemi etrafında örülen söylem ve pratiklerin göstergebilimsel bir analizini yapıyor. Bu soruşturma esnasında, bir taraftan, Kant’ın, referans-değerleri bakımından ahlak yasalarına ilişkin yaptığı mantıksal araştırmadan, diğer taraftan, John Locke’un hoşgörünün varoluş koşullarına içkin teolojiye dair yaptığı örtülü araştırmadan faydalanıyor. Bu müracaatlarla, sözkonusu olaylar sonucunda yeniden gündeme gelen hoşgörü ahlakına ya da politiğine yerleşik kodları ve failleri veya özneleri şeffaflaştırmaya çalışan bu makale, bu anlamda üç temel yapılandırıcı unsur tespit ediyor: Hristiyanlık, Avrupalılık ve boşluk. Belirli varsayımları, yükleri veya yüklenen bir teleolojiyi muhafaza etme eğilimindeki bu sistemde yerleşik faillerinin örtülü bir biçimde nasıl çalıştığını göstermek üzere elek metaforuna müracaat ediliyor. Bu metaforik sistemde Hıristiyanlık ve Avrupalılıkın, hoşgörü ahlakının/politiğinin, Kantçı anlamda, amaç-öznesine karşılık geldiği; boşlukun ise bir taraftan hoşgörüye davet edilen ötekileri referans-değerlerinden arındırma işlevini gördüğü, diğer taraftan ise bu sistemde yerleşik failleri görünmez kıldığı öne sürülüyor.Article Kadın Yoksulluğunun Tarihine Kapı Aralamak-18. Yüzyılın İkinci Yarısında Kadın Yoksulluğunun Toplumsal Görünümleri(2019) Gürhan, Nazife; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiToplumsal hiyerarşinin en alt tabakasına gönderme yapan yoksulluk, yeterli kaynak ve gelire sahip olamama durumu olarak tanımlanabilir. Son yıllarda toplumsal cinsiyet çalışmalarındaki artışla birlikte kadınların yoksulluğu deneyimleme biçimlerindeki cinsiyet farklılıklarına vurgu yapan “kadın yoksulluğu” kavramsallaştırması kullanılmaya başlanmıştır. Bu kavram kadınların toplumda var olan rolleri ve statülerine bağlı olarak yoksulluk deneyimlerinin erkeklerden farklılaşmasını ifade etmektedir. Bu çalışmanın ana konusu 18. yüzyılın ikinci yarısında Diyarbekir’de yaşamış yoksul kadınların yoksulluk deneyimlerini ortaya çıkarmaktadır. Bir tarihsel sosyoloji araştırması olan çalışmanın ana kaynağı dönemin Diyarbekir Eyaleti’nin merkezi konumundaki Amid mahkemesine ait 7 adet şer’iyye sicili defteridir. Bu defterlerde bulunan tereke/miras kayıtları arasından tespit edilen 119 yoksul kadına ait belgedeki yoksulluk imgeleri üzerinden incelenen dönemde yaşayan kadın yoksulların gündelik hayatlarının fotoğrafını çekmek, böylelikle kadın yoksulluğunun tarihsel arka planına ışık tutmak amaçlanmaktadır. Çalışmada kadın yoksulların gündelik mekanlarını oluşturan evlerin genel olarak harabe evler olduğu, giyinme pratiklerinde ise “köhne” olarak tasvir ve tabir edilen kıyafetlerin varlığı dikkat çekici hususlar olarak ortaya çıkmıştır. Yine kadın yoksulların (ortalama 51 kuruş servet) erkek yoksullara (ortalama 57,5 kuruş servet) göre yoksulluğu daha derinden yaşayarak yoksullar arasındaki en yoksul kesimi oluşturdukları görülmüştür. Bu durum günümüzde yoksulluğun kadınlar arasında daha derin yaşandığını ifade eden “yoksulluğun kadınsılaşması” kavramının geçmişte de var olduğuna bir işarettirArticle KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN KAYNAĞINA DAİR LACANYEN BİR DEĞERLENDİRME(e-Şarkıyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2020) Çetin, Adnan; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiKadına yönelik şiddet probleminin Jacques Lacan’ın kavramları üzerinden tartışıldığı bu çalışma, literatür taramasına dayanan betimsel bir çalışmadır. Sınıfsal konumları ne olursa olsun, kadınların büyük bir çoğunluğu yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik vb. şiddet türlerinden birine maruz kalmaktadırlar. Kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için yapılan yasal düzenlemeler, bu anlamda ağırlaştırılan cezai yaptırımlara rağmen bu problem artarak devam etmektedir. Çünkü kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasına ve yeniden üretilmesine neden olan dinamikler sadece hukuksal değil aynı zamanda toplumsaldır. Bu bağlamda kadına yönelik şiddeti besleyen kültürel, toplumsal, siyasi bir arka plan vardır. Dolayısıyla kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için şiddetin toplumsal kaynaklarını ifşa etmek gerekmektedir. Lacan’ın simgesel yapı, öteki, arzu, hadım edilme (kastrasyon) gibi kavramları bu tartışma açısından verimli bir zemin sağlamaktadır.Article Kan Davaları ve Namus Cinayetlerinde Yeni Stratejiler: İbn Haldûncu/Agambenci Bir Okuma Denemesi Sıtkı(İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2018) Karadeniz, Sıtkı; Yıldız, Reşit; Karadeniz, Sıtkı; 09.03. Department of Nutrition and Dietetics/ Beslenme ve Diyetetik Bölümü; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 9. Faculty of Health Sciences / Sağlık Bilimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiKan davalarında ve namus cinayetlerinde sıkça görülmeye başlanan kiralık katil ve reşit olmayan katil stratejileri, İbn Haldûn’un bedevî umrân ve hadarî umrân ayrımı bağlamında, asabiyetin meydan okuma ve cevap verme tarzları üzerinden okunabilir mi? Kan davaları ve namus cinayetlerinde bedevî umrânın belirlediği yazısız hukuka göre, “kanın yerde kalmaması/namusun temizlenmesi” eylemi, bedevîlerdeki asabiyet ilişkilerini gözetmek durumundadır. Bu stratejilerde reşit olmayan faillere ve kiralık katillere müracaat edilmektedir. Asabiyetin bedevî ve hadarî umrândaki işlevselliğiyle tam olarak uyuşmayan bu stratejiler, bir ölçüde karşıt ama işlevsel olarak bağlantılı iki yönelimli bir iç gerilimle ilişkili görünmektedir. Bu yönelimler, bir taraftan bedevî yasayı koruyan diğer taraftan hadarî yasadan korunan stratejik bir mantıkta çakışmasına karşın, farklıdırlar. Birincisi, asabiyetin nesnel işlevleriyle, ikincisi ise öznel çıkarlarıyla ilişkili olan iki eğilimli bu stratejik mantığı, bedevî umrân ve hadarî umrân arasındaki mutlak ayrımında kalarak açıklamak mümkün gözükmemektedir. Bu metin, faillerin eğilimlerine hâkim olan “kararsızlık” halinin yerleştiği bu “belirsizlik alanı/mıntıkası”nı sorunsallaştırmayı hedeflemektedir.Article Kapitalizmin arzu üzerinden üretimi ya da arzunun nesneleş(tiril)mesi(2013) Öztürk, Musa; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBir canlı olarak insanın yeryüzünde varlığını devam ettirebilmesi asgari düzeyde fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayabilmesine bağlıdır. Bir toplumda neyin ihtiyaç, neyin lüks olduğunun temel ölçütü söz konusu ihtiyaç madde veya nesnesinin bolluk ve kıtlık durumlarının yanında zamana ve zemine göre farklılık arz etmektedir. Bazı durumlarda söz konusu “şey” bol miktarda bulunsa bile belli kişi veya kuruluşların tekelinde ise bu onun bol olduğu ve ona gerek olmadığı anlamına gelmez. Çünkü ilgili şeyin adil bir şekilde bölüşülmemesi durumunda toplumsal kesimler arasındaki uçurum artacağından söz konusu ihtiyaç durumu ortadan kalkmayacaktır. Kapitalizm sistem yaklaşımı bağlamında sermaye birikiminin azami seviyeye çıkartılabilmesi için para ticareti de dâhil her şey meşrudur. Tarihsel süreç içerisinde kapitalizmin genişleyebilmek için sürekli yeni ihtiyaçlar üreterek gündelik hayatı maksatlı olarak kullanıma açtığı ve bunun üzerinden arzu da dâhil, hatta arzuyu nesneleştirerek kendisini yeniden üretmeye doğru bir seyir takip ettiği görülmektedir. Bu çalışma kapsamında sistem tarafından arzunun manipüle edilerek bir “şey”in hangi kanallar üzerinden nasıl ihtiyaç haline getirildiği hususu üzerinde durulmaya çalışılacaktır.Other Merkez – çevre yaklaşımı bağlamında 1980 sonrası Mardin siyasetinde öne çıkan ana eğilimler(2013) Öztürk, Musa; Ertürk, Devrim; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMerkez-çevre yaklaşımı siyaset bilimi, ekonomi ve sosyoloji başta olmak üzere pek çok disiplin tarafından iktidar, güç ve hegemonya ilişkilerini çözümlemede yaygın olarak kullanılmaktadır. Siyaset bilimi açısından merkez-çevre yaklaşımı toplumu, iktidar araçlarına sahip olanlar ve olmayanlar şeklinde ikili bir tasniften hareketle açıklamaya çalışmaktadır. Toplumsal olayların ikili bir tasniften hareketle açıklanmaya çalışılması kültürel, dini, etnik gibi çeşitlilik unsurlarının homojenize edilmesi yönünde bir ön kabulü içerse de toplumsal çeşitliliği yansıtmasına imkân vermesi açısından her merkez-çevre kendi içinde altmerkez ve altçevre’lere sahiptir. Doğası gereği her toplumun yapısı farklı olduğundan siyasal, etnik, dini, kültürel vb. sosyal olgular merkez-çevre ilişkilerinin çözümlenmesinde kilit bir öneme sahiptir. Mardin, geçmişten günümüze dini anlamda Müslüman ve gayrı Müslimlerin, etnik anlamda ise Arap, Kürt, Süryani, Yezidi, Keldani gibi etnik unsurların birlikte yaşadıkları bir kenttir. 1980’li yıllara kadar “kentlilik” Mardin yerel siyasetini besleyen ana damar olmakla birlikte 1980 sonrası dönemde bunun değişmeye başladığı görülmektedir. Günümüzde Mardin’de; merkezin muhafazakârlaşması ve etnik kimliğin siyasallaşması yönünde iki ana siyasal eğilimin ön plana çıktığı görülmektedir. Çalışmada merkez-çevre yaklaşımından hareketle ortaya çıkan bu eğilimler üzerinde durulacaktır.Article MIGRATORY KITCHEN: THE EXAMPLE OF SYRIANS IN MARDIN(Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2018) Gürhan, Nazife; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiDue to immigration, lifestyle and dietary habits transform depending on the change in the socioeconomic situation, social position, and status of migrants. These changes can be observed in various stages, such as in the availability of food and its preparation, and consumption. This article attempts to demonstrate the transformation in dietary habits after immigration of people who migrated to Turkey since 2011 due to the Syrian war. The study focused on the city of Mardin, located in southeastern Anatolia, and was conducted in the form of fieldwork. Using snowball sampling methods, participant observation, and qualitative research techniques, in-depth interviews were made with 25 people who migrated to Mardin from different regions of Syria. The change in dietary habits varies greatly in parallel with the amount of change in socio-economic status to a large extent. However, there was some differentiation in terms of food structure and diet. This study shows that immigrants’ views on food were different. It was observed that Syrians continued their traditional dietary habits or fully adopt the dietary habits of the new country or engage in a hybridization of dietary practices due to cultural transition.Article Namusu/nu kanla temizleyenler: Mardin cezaevi’nde namus davası nedeniyle yatan mahkûmlar üzerine bir araştırma(2013) Öztürk, Musa; Demirdağ, Mehmet Ali; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiToplum, toplumsal normlar ve değerler etrafında ete-kemiğe bürünen farklı unsurların bir araya gelerek oluşturmuş oldukları ahenkli bir bütündür. Bu yapı içerinde asalet ve şeref gibi kavramlarla da bağlantılandırılan “namus” olgusuna ters düşen davranışlara karşı öldürme de dâhil değişik yaptırımlar geliştirilmiştir. Bu çalışmada Mardin Cezaevinde namus davası nedeniyle hüküm giymiş mahkûmlarla yarı yapılandırılmış mülakat tekniği vasıtasıyla yapılan görüşmeler sonucu elde edilen verilerden hareketle; mahkûmlar tarafından namusun nasıl algılandığı, aileden veya çevreden herhangi bir baskı görüp görmedikleri, işlemiş oldukları suçtan dolayı pişman olup olmadıkları, hukukun bu tür olayları önlemede ne derece caydırıcı olduğu ve namuslarını niçin kanla temizleme yolunu tercih ettikleri üzerinde durulacaktır.Article Ortadoğu’yu anlamada bir imkân/sızlık olarak Arap sosyolojisi(2012) Kara, Zülküf; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiOrtadoğu, Akdeniz’den Pakistan’a kadar uzanan ve Arap Yarımadası’nı kapsayan, tarihsel ve kültürel yakınlığı olan ülkelerin oluşturduğu coğrafi bölge olarak bilinir. Ortadoğu siyasi, sosyal, kültürel, dinsel unsurların tarih boyunca tartışıldığı ve halihazırdaki durumu ile dünya gündeminden düşmeyen bir bölge olma özelliğini sürdürmektedir. Bu kadar önemli bir bölgenin ideolojik okumaların dışında sosyoloji disiplini üzerinden okunması farklı bir perspektif sağlayacaktır. Bu bağlamda henüz Batı dışı bir Arap sosyolojisinin varlığı pek bilinmemektedir. Makalede, Ortadoğu’nun büyük bir bölümünü oluşturan Arap dünyasında sosyoloji disiplininin varlığı tartışılarak, bu bilim dalının geçirdiği tarihi süreçlerin, Ortadoğu’yu anlama konusunda bir imkana dönüşüp dönüşemeyeceği konu edilecektir. Bir anlamda Ortadoğu’da Sosyoloji ve Sosyoloji’de Ortadoğu ele alınacaktır.Article Özgürlükten Bıkkınlığa: Georg Simmel’in Sosyolojik Perspektifinde Kent ve Duygu İlişkisi(2025) Gürhan, Nazife; Çetin, Adnan; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMekânsal boyutlarıyla ve içinde var olan toplumsal ilişkilerle her zaman sosyolojinin inceleme konusu olan kentler aynı zamanda içerisinde duygusal deneyimlerin de yoğun bir şekilde tecrübe edildiği mekânlardır. Ancak yapılan çalışmalarda kentin duygusal boyutunun çoğu zaman göz ardı edildiği görülmektedir. Sosyolojide kent ve duygu ilişkisinin kökenleri Simmel’e kadar götürülebilir. Georg Simmel özellikle kent üzerine yaptığı çalışmalarında döneminde rasyonalitenin karşısına konumlanmış ve inceleme alanının dışında tutulmuş duyguları da analizlerine dahil etmiş ve kentli insanın duygusal değişimini incelemiştir. Bu çalışmanın amacı Simmel’in sosyolojisindeki kent ve duygu ilişkisine dair söylemlerin neler olduğunu açığa çıkarmaktır. Bu bağlamda Georg Simmel’in kent ile ilgili metinlerindeki duyguların toplumsal görünümüne dair analizlere yer verilmiştir. Çalışmada Simmel’in kent ile ilgili çalışmalarında özgürlük, bezginlik/bıkkınlık ve kayıtsızlık gibi duyguların ön plana çıktığı görülmektedir. Simmel, kentte bireyin bitmek bilmeyen bir mücadele içerisinde olduğunu; metropolün hızı ve kalabalığı karşısında aşırı uyarılmışlıktan dolayı bezgin ve bıkkın bir tavır sergilediğini belirtir. Günümüzde “tükenmişlik sendromu” olarak da sıklıkla anılan bu duygu durumunu Simmel’e göre modern bireyler kentte sıkça tecrübe etmektedir. Birey kentte karşılaştığı yabancıların yoğunluğuna karşı geliştirdiği kayıtsızlık duygusuyla da bir anlamda kendini korumaya çalışmaktadır. Sonuçta Simmel’e göre kentte bireyler bir yandan bireyselleşmenin getirdiği özgürlük duygusunu tadarken bir yandan da bezgin ve kayıtsız bir ruh hâline bürünmüşlerdir.Article Citation - WoS: 2Performans Toplumunda Mutluluk Endüstrisi ve Spiritüellik(Şırnak Üniversitesi, 2024) Yücedağ, İbrahim; Demir, Ali Eren; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışma, günümüz toplumunun dinamikleri içinde bireylerin yaşadığı belirsizlik, değişim hızı, stres ve kaygı gibi durumlar karşısında ortaya çıkan yeni dini ve spiritüel arayışları ve bu arayışların mutluluk endüstrisi ile nasıl ilişkilendirildiğini ele almaktadır. Spiritüel hareketlerin performans toplumunda ticarileşerek eğlence ahlakının ve mutluluk endüstrisinin bir parçası haline geldiği bu çalışmanın temel iddiasıdır. Modernleşmeyle beraber yaşanan hızlı değişim ve dönüşüm bireylerin iç dünyasında baş etmekte zorlandıkları çeşitli sorunlar yaratmaktadır. Özellikle sekülerleşme tartışmalarıyla günümüz dünyasının dinden arındırılması çabaları bireyleri farklı arayışlara itmektedir. Bu amaçla da belirsizlik ve değişim karşısında, bireyler yeni dini ve spiritüel arayışlara yönelerek içsel huzur ve doyuma ulaşmaya çalışmaktadır. Kişisel gelişim, spiritüellik ve mutluluk endüstrisi, bireylerin hayat kalitesini artırma arayışı ve içsel doyum hedefiyle yakından ilişkilenmekte ve mutluluk endüstrisinin büyümesine ve yayılmasına olanak sağlamaktadır. Mutluluk endüstrisi, bireylerin yaşamlarına anlam ve amaç katma, stres ve kaygılarını azaltma, öz farkındalıklarını artırma ve manevi açıdan doyum sağlama gibi vaatlerle pazarlanmakta ve modern toplumun belirsizlik ve rekabet ortamı içinde yaşayan bireylerin ilgisini çekmektedir. Bu bağlamda, makale, mutluluk endüstrisinin bireyleri performans odaklı içsel huzur ve doyuma ulaştırma çabalarını detaylı bir şekilde değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Performans toplumu, mutluluk endüstrisi ve eğlence ahlakı gibi temel kuramlar kullanılarak, bu çabalar teorik bir çerçeve içinde kapsamlı bir şekilde analiz edilecektir. Performans toplumu kuramı, günümüzde bireylerin sosyal ve ekonomik başarılarına odaklanan bir kültürde yaşadıklarını savunur ve bireylerin sürekli olarak başarıya ulaşma ve mükemmeliyeti elde etme baskısı altında olduklarını vurgular. Bu bağlamda, mutluluk endüstrisinin bireyleri performansın ötesinde bir içsel huzur ve doyuma ulaştırmak için nasıl bir çaba sarf ettiğini anlamak, performans toplumu kuramının perspektifinden önemli bir analiz sunacaktır. Mutluluk endüstrisi, günümüzde yaygın olarak benimsenen eğlence ahlakıyla da bağlantılıdır. Eğlence ahlakı, bireylerin yaşamlarını daha keyifli hale getirmek adına sürekli bir arayış içinde oldukları bir yaklaşımı ifade eder. Mutluluk endüstrisinin bireylere sunulan ürün ve hizmetleri, eğlence ahlakı çerçevesinde nasıl konumlandırdığı ve bireylerin yaşamlarına nasıl anlam kattığı daha geniş bir teorik perspektiften ele alınması gereken bir konudur. Bu bağlamda, endüstrinin potansiyel riskleri ve bireyler üzerindeki olası negatif etkileri, performans toplumu ve eğlence ahlakı kuramları üzerinden incelenecektir. Literatürde, mutluluk endüstrisi, eğlence ahlakı ve spiritüel hareketler arasındaki ilişkiyi irdeleyen çalışmaların eksikliği göze çarpmakta, çalışma, tam da bu alanlar arasındaki ilişkiyi ele alması açısından literatürdeki boşluğu doldurmayı, mutluluk endüstrisinin bireylerin içsel potansiyellerini keşfetmelerine yardımcı olup olamayacağını, aynı zamanda bireyleri kendi içsel değerlerini görmezden gelmeyi ve performans baskısı altında tutmaya yönlendiren faktörleri anlamayı amaçlamaktadır. Çalışmada, bireylerin modern yaşamın zorluklarına nasıl yanıt verdikleri ve mutluluk endüstrisinin bu süreçte oynadığı rolü anlamak için nitel bir yaklaşımla kapsamlı bir veri toplama ve analiz süreci temel alınmıştır. Literatür taraması ve eleştirel okumaların öne çıktığı çalışmanın sonunda mutluluk endüstrisinin spiritüel arayışları kullanarak bireyleri tüketici birer nesne haline getirdiği, bireyin kendisini eğlence ahlakına dayalı gündelik performanslar sergilemek zorunda hissettiği, spiritüel araçlara ulaşamamanın sosyal eşitsizliği derinleştirdiği ve mutlu olmamanın adeta bir suç olarak görüldüğü sonucuna varılmıştır.