TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/1836
Browse
Browsing TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Author "02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü"
Now showing 1 - 20 of 100
- Results Per Page
- Sort Options
Article Âmid-i Sevdâ Gazetesindeki Şiirlerde Tematik Bir İnceleme(Turkish Studies (Elektronik), 2018) Oktay, Adnan; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiAli Emîrî Diyarbakır'da doğmuştur. Osmanlının siyasi olarak en sıkıntılı döneminde ve ardından yeni kurulan Türk Cumhuriyetinin ilk yıllarında yaşamıştır. Kitap okumaya merakı, onu İstanbul'a getirmiştir. Dîvânü Lugâti't-Türk'ün ilim âlemine tanıtılmasında kilit rol üstlenmiştir. Osmanlı toplumundaki fiziksel dönüşümün yanında zihinsel dönüşüme de tanıklık etmiştir. Ali Emîrî hem şair hem de bir naşir olarak dikkat çekmiştir. Çeşitli meselelerle ilgili görüşlerini Osmanlı Tarih ve Edebiyatı Mecmuası ile Tarih ve Edebiyatı Mecmuası’nın yanında Âmid-i Sevdâ (1909) adlı altı sayılık gazetede yayınlamıştır. Bu makalede Ali Emîrî'nin Âmid-i Sevdâ adlı gazetede yayınlamış olduğu şiirler, tema açısından incelenmiştir. Bunun için Millet Kütüphanesi A.E. Gzt. 570 numaralı Âmid-i Sevdâ gazetesi elde edilmiş, gazetedeki şiirler dikkatli bir şekilde tematik açıdan incelenmiştir. Gazetede toplam elli üç adet müstakil şiir tespit edilmiştir. Bu şiirlerden başka, gazeteye serpiştirilmiş olan yaklaşık 150 mısralık irili ufaklı manzum metin tespit edilmiştir. Bu şiirlerin bir kısmı Ali Emîrî'ye, bir kısmı da farklı şairlere aittir. Ali Emîrî, vatan ve millet sevgisini yüreğinde taşıyan bir şairdir. Bu sevgi, onun şiirine de yansımıştır. Ayrıca şair, Osmanlı sultanına derin bir muhabbet beslemektedir. Gazetedeki diğer şairlere ait şiirlerin bir kısmı da bu temayı işlemiştir. Ayrıca gazetedeki birçok şiir, nazire olarak yazılmıştır. Ali Emîrî, gazetenin birinci sayısında elindeki bir şiir mecmuasından bazı şiirleri seçip yayınlamıştır. Bu şiirlerde aşk, sevgi, ayrılık, sultana muhabbet, vatan sevgisi gibi temalar işlenmiştir. Gazetenin sonraki sayılarında da bu temalar bilinçli bir şekilde gündeme alınmıştır. Âmid-i Sevdâ ismi Diyarbakır sevgisini içermektedir. Ayrıca gazetede Âmidli şairlere sıkça yer verilmiştir. Bütün bunlar, Ali Emîrî’nin Diyarbakır’a olan özel muhabbetini göstermektedir. Bu şiirlerde işlenen temalar, şüphesiz Osmanlı Devleti'nin içinden geçtiği kötü şartlarla yakından ilişkilidir. Anahtar Kelimeler: Ali Emîrî, Âmid-i Sevdâ, gazete, aşk, tema, Osmanlı. THE THEMATIC REVIEW IN THE POEMS OF AMID-I SEWDA NEWSPAPER ABSTRACT Ali Emiri was born in Diyarbakir. He lived in politically most difficult time of the Ottoman, and in the early years of the newly formed Republic of Turkey. His curiosity to read books brought him to Istanbul. He had played a key role in introducing of the Diwanu Lugati't-Turk to the science world. He has witnessed the physical transformation along with the mental transformation in the Ottoman society. Ali Emiri has attracted attention as a poets as well as a publisher. He published his opinions about various issues in Osmanlı Tarih ve Edebiyati Mecmuasi (the Ottoman History and Literature Magazine), Tarih ve Edebiyati Mecmuasi (the History and Literature Magazine), and Amid-i Sewda (1909) which is published with six issues. Ali Emiri's poems which have been published in the Amid-i Sewda newspaper are examined in terms of the theme in this paper. To do this, Amid-i Sewda newspaper numbered Millet Library A.E. Gzt. 570 was obtained. The poems of this newspaper were carefully examined in terms of theme (main idea). In total, fifty-three independent poetries have been detected in this newspaper. Apart from these poems, nearly 150 verses large and small poetic texts have been detected in this newspaper. Some part of all these poetic texts are belong to Ali Emiri, and some of them belongs to the different poets. Ali Emiri is a poet who has love of the homeland and nation in his heart. This love has been also reflected in his poetry. Also, he has a deep love to the Ottoman Sultan. Some poems belongs to other poets in the newspaper have also examined this theme. Also, many poems were written as a nazira. Ali Emiri published some poems which were selected from a poem magazine in the first issue of the newspaper. In these poems some themes like love, affection, separation, affection of the Sultan, homeland love were examined. These themes also were examined in the next issues of the newspaper consciously. The name of Amid-i Sewda includes the love of Diyarbakir city. Also the poets from Amid were frequently mentioned in the newspaper. All these show Ali Emiri's special love of Diyarbakir. The themes which were examined poems, were closely related to the bad conditions of the Ottoman State.Article Ankara Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonundaki 125 Numaralı Cönk Hakkında Bir İnceleme(2024) Oktay, Adnan; Oktay, Adnan; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiCönkler, Türk kültürü özelinde Türk halkbiliminin en önemli yazılı kaynaklarındandır. Bilhassa Âşık edebiyatı mensuplarının şiirlerini ihtiva etmesi ve bu ürünlerin kayıt altına alınıp geleceğe aktarılmasında cönkler büyük bir öneme sahiptir. En eskisi XV. yüzyıla ait olan cönklerin XVI. ve XVII. yüzyıllarda sayıları giderek artmıştır. Bilhassa XVIII. asrın ikinci yarısından XIX. yüzyılın sonuna kadar çok sayıda cönk yazılmıştır. Bugün yazma eser kütüphanelerinde muhafaza edilen ve elektronik ortamda araştırmacıların hizmetine sunulmuş olan cönklerin büyük bir kısmının XVIII. ve XIX. yüzyıllara ait olduğu görülmektedir. Cönkler üzerine yapılacak çalışmalar, kaynaklarda ismi geçmeyen birçok âşığın ve eserinin gün ışığına çıkmasına, ilgili şair ve şiirlerin şöhretinin tespitine yardımcı olmaktadır. Bu tür çalışmalar, cöngü tasnif ya da tertip edenlerin şahsında dönemin edebi zevk ve ilgisinin ortaya konulmasına da katkı sunmaktadır. Cönklerle ilgili yapılan çalışmalar, nadir şiirleriyle kaynaklarda zikredilen âşıkların yeni şiirlerinin tespitinde önemli kaynak görevi görmektedir. Böylece cönkler, bir yandan ilgili şairler hakkında daha sağlıklı tespit ve değerlendirmeler yapmaya katkı sunarken öte yandan söz konusu literatürün de güncellenmesine zemin hazırlamaktadır. Bu makale Ankara Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonunda 06 Mil Yz Cönk 125 demirbaş numarası ile kayıtlı olan cönk hakkında inceleme yapmak amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmada araştırma, yazma eser okuma, inceleme ve analiz yöntemleri kullanılmıştır. İçindeki tarihlerden hareketle eserin istinsah tarihi 1881 olarak tahmin edilmektedir. Cöngün müstensihi ya da mürettibi hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Cönkte Ahmedî, Erzurumlu Emrah, Dertli, Âşık Ömer, Gevherî, İzzet, Karacaoğlan, Meftûnî, Sırrî, Abdullah, Nuri, Nazmî, Kerem, Süleyman, Gulâmî ve Yûnus Emre’nin şiirleri bulunmaktadır. Cönkte nazım şekillerinden en fazla koşma, gazel, nazım, dörtlük ve müstakil beyitler yer almaktadır. Cönkte bazıları beyit ve dörtlük olmak üzere toplam 119 müstakil şiir tespit edilmiştir.Article Arketipsel Sembolizm Ekseninde Murathan Mungan’ın “Adana Sıcağında Erguvanlar” Hikâyesi(2020) Ataker Güneş, Buşra; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiRoman, hikâye, şiir ve tiyatro türlerinde eserler kaleme alan ve geçmişin, geleneğin belleğini kurguya taşıyan Murathan Mungan, Türk edebiyatında özgün tarzıyla ön plana çıkar. Eserlerinde yaptığı psikolojik tahlillerle kahramanlarının iç dünyalarının neredeyse bütün ayrıntılarını ortaya koyarak sanatında yakaladığı özgünlüğü daha da ileri bir seviyeye taşıyan Mungan, hem geleneksel hem de Batılı kültür öğelerinden faydalanmayı başarır. Ele aldığı konularla Doğulu, eserlerinde kullandığı teknik ve dil ve üslup anlayışı ile de Batılı olarak değerlendirilen yazar, sahip olduğu bu kültürel zenginliği eserlerinin kurgusuna da taşır. Mungan’ın eserlerinde halk kültürüne dair unsurlar kültürel çeşitliliği yansıtıcı bir şekilde ele alınmaktadır. Öte yandan Mungan’ın, Kadından Kentler gibi kimi eserlerinde erkek egemen toplumun hegemonik yapısı sorun sallaştırılarak “eril tahakküm”e maruz kalan kadınların trajikleşen yazgılarına odaklanılmıştır. “Adana Sıcağında Erguvanlar” hikâyesinde de erkek egemen kültürün baskısı karşısında direnç gösteren ya da gösteremeyen kadınların hayat algıları, kültürel durumları ataerkil söylemin eleştirisi üzerinden yansıtılmaktadır. Bu çalışmada, ortak bir geçmişe sahip olan kadın karakterlerin yıllar sonra yeniden yollarının kesişmesi ile geçmişleriyle yüzleşmeleri arketipsel sembolizm bağlamında irdelenecektir.Article Arpaemîni-zâde Sâmî’nin Meşhur Beytinin Farklı Bir Yorumu ve Klasik Şiirde Penbe-i Mînâ(2022) Yakut, Emrullah; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiArpaemîni-zâde Sâmî’nin “müşkilât”tan sayılan ve “ta’kîd örneği” olarak da nitelenen meşhur beyti üzerine, yazıldığı dönemden günümüze kadar birçok yorum yapılmıştır. Bahse konu olan beytin; sözdiziminde bir kuralsızlık olmasa da anlam yapısından kaynaklanan bir belirsizlik vardır ve bu sebeple farklı çağrışımlara ve yorumlara imkân vermektedir. Talat Onay’ın ifadesiyle iki yüz elli yıldır devam eden tartışma, yeni bulgularla güncelliğini korumaktadır. Bunlar arasında, M. Rûhî’nin ve kendisi de aynı zamanda şair olan Müderris-zâde Sa’dullâh ‘İzzet’in “penbe-i mînâ”ya verdikleri anlam ve dolayısıyla beyte getirdikleri yorum diğerlerinden bariz bir şekilde ayrılır. Bu makalede, daha önce ilmî neşri yapılmayan, Sa’dullâh ‘İzzet’in penbe-i mînâ kavramıyla ilgili yorumu aktarıldıktan sonra diğer yorumlarla mukayeseli bir şekilde ele alınmıştır. Birbirinden çok farklı yorumlandığı görülen söz konusu terkibin, klasik şiirdeki diğer örneklerine müracaat etme zarureti doğmuştur. Bu maksatla Türk şiirinden 150 divan, Fars şiirinden 75 divan taranmıştır. Tarama neticesinde ulaşılan beyitlere dayanarak, klasik Türk ve Fars şiirinde “penbe-i mînâ” tabiri etrafında oluşan hayallerin tespit ve tasnifi yapılmıştır. Klasik Türk ve Fars şiirinde elde edilen bulgular ışığında, beyit hakkında ortaya konulan önceki görüşlerin geçerliliği tartışılmıştır.Article Âşık-Maşuk-Rakîb Bağlamında İsmet Özel Şiirinde Aşk(İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 2023) Yakut, Emrullah; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiNefis, akıl ve aşk itici güçleri arasında şekillenen insanın varoluş macerası, yine insanın dilsel dışavurum ürünleri olan edebî metinlere ve özellikle şiire büyük ölçüde yansımıştır. Bu dışavurum, farklı edebî geleneklerde yüzeysel farklılıklara sahip olmakla birlikte ortak bazı yönleri de ihtiva etmektedir. Klasik şiirde âşık-mâşuk-rakîb üçlüsü arasında cereyan eden aşk temasının İsmet Özel şiirinde de benzer biçimlerde tezahür ettiği söylenebilir. Klasik şiirde mecâzî ve hakîkî aşk arasında çoğu zaman sınırları belirsizleştiren, ayrımları anlamsızlaştıran bir geçişkenlik vardır. Özel’in şiirinde ise ideolojik hedeflerle tensel arzuların iç içe geçtiği, bunlar arasında keskin geçişlerin yaşandığı bir aşk söz konusudur. Klasik şiirde aşk, insanın tekâmül sürecinin önemli bir vasıtasıdır. Benzer şekilde İsmet Özel için de aşk, insanı varoluş atılımına sürükleyen bir harekettir. Diğer yandan klasik şiirde âşık kendi benliğini adeta yok ederek (fenâ) maşuğa kavuşurken İsmet Özel’in şiirinde güçlü bir “Ben” vurgusu dikkat çekmektedir. Ancak bu Ben’in aynı zamanda bir maşuk olarak anlaşılmasına fırsat veren ipuçları, klasik şiirde ve tasavvuf düşüncesinde bilinen âşık-maşuk bütünlüğü çerçevesinde meseleyi daha ilginç bir boyuta taşımaktadır. Bu makale, klasik şiir ile İsmet Özel şiirindeki aşk anlayışını ve âşık, mâşuk, rakîb tezahürlerini mukayeseli bir şekilde ele almayı, benzerlikleri ve farklılıkları tespit ve tahlil etmeyi amaçlamaktadır.Article BASKIN VE ARACI DİL KAVRAMLARI BAĞLAMINDA TÜRKÇENİN MARDİN ARAPÇASINA ETKİSİ (THE EFFECT OF TURKISH ON MARDIN ARABIC SUCH AS DOMINANT AND MEDIATOR CONCEPTS OF LANGUAGE)(düsbed, 2019) Erkınay Tamtamış, Hadra Kübra; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiToplumsallaşma sürecinin parçası olan dil, bireyin çevresiyle kurduğu iletişimin temelini oluşturur. Doğup büyüyen ve neticede ölen dil, varlığını sürdürme gayesiyle baskın hale gelmeye çalışır ve ilişki içinde olduğu dilleri zamanla etkisi altına alır. Coğrafi, tarihî, ekonomik, dinî vb. faktörlerin etkisiyle çok kültürlü ve dilli bir yapıya sahip Mardin'de farklı diller değişimli olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte dillerin bir arada yaşamasının kaçınılmaz sonucu olan dil etkileşimiyle aynı sözcükler farklı dillerde, bazı ses ve anlam değişiklikleriyle, yer edinmektedir. Çok dilli yapıya sahip Mardin'de eğitim dilinin Türkçe olması, son zamanlarda artış gösteren göç, kitle iletişim araçlarının yaygınlığı ve sık kullanımı Türkçenin baskın/hâkim dil olması sonucunu doğurmuştur. Türkçe, bölgedeki Arapçanın parçalarüstü sesbirimini, söz varlığını, sözdizimini etkilemiştir. Bu çalışmada Türkçenin Mardin Arapçası üzerindeki etkisi bazı sözcükler üzerinden incelenerek iki görev üstlendiği sonucu ortaya çıkmıştır: Mardin Arapçasında Türkçe sözcüklerin varlığı (baskın dil olarak Türkçe) ve Mardin Arapçasında öteki dillerden Türkçeleşmiş sözcüklerin varlığı (aracı dil olarak Türkçe). ABSTRACT The language as part of the process of socialization is the base of the individual's communication with his environment. Born, developing, dying language in order to maintain its existence begins to be protected and even turns to be dominant took other languages under its effect by the time. Because of the geographical, historical, economic, religious reasons Mardin's that speciality the same person uses different languages interchangeably. As a result of such language interaction same words can exist in different languages, with some phonetic, semantic changes. Recent internal migration, having education in Turkish language and prevalence of mass media made Turkish the dominant language in Mardin. Arabic dialect of region is affected by Turkish in suprasegmental phonemes, vocabulary, and syntax. In this study effects of Turkish on Mardin Arabic dialect will be examined over some of the borrowed words. In this effect Turkish plays two main roles: The existence of original Turkish words in dialect of Mardin Arabic and the existence of Turkified words from third language. The first role renders Turkish as dominant, second role renders Turkish as a mediator language.Article BİR BEKTAŞİ ŞAİR RÂŞİD HAKKINDA BAZI TESPİTLER VE DÎVÂNÇESİ(2018) Oktay, Adnan; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBektaşi şairlerden biri olan Râşid Alî Efendi ile ilgili ilk bilgiyi Osmanlı Müellifleri vermektedir. Daha sonra farklı kaynaklarda Râşid’e yer verildiği görülmüştür. Şair, “Râşid ve Kemter” mahlaslarıyla şiirler yazmıştır. Birden çok mahlas kullanması ve bu mahlasların başka şairler tarafından da kullanılmış olması, şairin hayatı ve edebî kişiliği ile ilgili bilgi karışıklığına sebep olmuştur. Râşid’in tespit edilen tek eseri Dîvânçe’sidir. Râşid Dîvânçe’sinin oldukça hacimli bir dîvân olduğu iddia edilmiştir. Ancak iddia edilen bu Dîvânçe’ye bu çalışma yapılırken maalesef ulaşılamamıştır. Eldeki tek Râşid Dîvânçe nüshasında on altı gazel, yedi nefes, iki muhammes ve iki müseddes yer almaktadır. Bu hâliyle eser, küçük bir dîvânçe niteliğindedir. Şiirlerinden Râşid’in Hz. Muhammed ve Hz. Ali’ye âşık biri olduğu anlaşılmaktadır. Şairin bunun yanında Ehl-i Beyt’e ve özellikle de Hz. Hüseyin’e şairin özel bir sevgisi vardır. Ayrıca Râşid’de bir taraftan başta Bektaşilik olmak üzere Caferîlik, Haydarîlik ve Hurûfîliğin izlerine rastlamak mümkündür. Bu çalışmada Râşid Alî Efendi’nin hayatı, edebî kişiliği, Dîvânçe’sinin tenkitli metni ve eserin edebî açıdan incelenmesi amaçlanmıştır. Bunun için yazma eser kütüphane katalogları taranmış, eserin tek el yazma nüshasının olduğu tespit edilmiştir. Karşılaştırma, analiz, örnekleme ve açıklama yöntemleriyle nüshada yer alan manzum metinler incelenerek Râşid’in hayatı, eserleri, edebî kişiliği ve düşünceleri tespit edilmeye çalışılmıştır.Article BİR HÂFIZ DÎVÂNI ŞERHLERİ DERLEMESİ: ZÂHİD BİN MUHAMMED VE ESERİ(2019) Şahin, Esma; Turan, Mustafa; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiOsmanlı şerh geleneğinde en rağbet gören eserlerden biri şüphesiz Hâfız-ı Şîrâzî (ö.792/1390[?])’nin Dîvân’ıdır. Osmanlı şairlerinin büyük bir hayranlıkla takip ettikleri ve gerek Osmanlı gerek İran topraklarında tarih boyunca beğeniyle okunan bu usta şairin şiirleri yüzyıllarca şerhler yapılmak suretiyle anlaşılmaya/anlatılmaya çalışılmıştır. Hâfız’ın şiirlerine yapılan meşhur tam şerhler Sürûrî (ö.969/1561-62), Şem‘î (ö.1011/1602-1603) ve Sûdî (ö.1007/1599) ile 19. yüzyılda Konevî (ö.1244/1828-29)’ye aittir. Bu şerhler dışında farklı yüzyıllarda Hâfız’ın şiirlerine yapılan tercümeler ve kısmî şerhler de mevcuttur. Şerh literatürü içinde birden fazla eserden derlenen bölümlerin bir arada şerh edildiği eserlerle sıkça karşılaşılırken aynı esere yapılmış iki farklı şerhin bir araya getirildiği örneklere pek rastlanmaz. Bu anlamda özgün olarak değerlendirilebilecek eserlerden biri yine Hâfız Dîvânı için ortaya konmuştur. Dîvân’a Surûrî ve Şem‘î tarafından yapılan şerhlerin bir araya getirilip derlendiği bu eser 16. yüzyıl sonlarında (1005/1597) Zâhid bin Muhammed tarafından kaleme alınmıştır. Eserin bilinen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi Nuruosmaniye 3962 numarada kayıtlıdır. Bu makalede Zâhid bin Muhammed ve eseri tanıtılmaya çalışılmıştır.Article BİR KÜLTÜRÜN SON TEMSİLCİSİ: MIKSİYE (MUQSİYE) NASRA ŞİMMES HİNDİ- ܝܕܢܼܝ ܺܗܣ ܶܡܡܼܝ ܺܫܐܰܪܨܰܢܐܶܝܼܝܣܩܘܡ VE ARDINDA BIRAKTIKLARI(2017) Uygur, Hatice Kübra; Koyuncuokca, Ayşegül; Öz, Naime Didem; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiYazmacılık özel teknik ve ustalık gerektiren, kültürlerden gelen, düşünsel yaratıcılıkla gelişen, bu nedenle zanaatlardan ayrılan bir sanat alanıdır. Ancak yazmacılığın da teknik aşamaları zanaat yönünü geliştirmiştir. Halk sanatları içinde yer alan, topluma ait gelenek, görenek, zevk ve inançları en iyi şekilde yansıtan sanatlardan olan yazmacılığın üretimi yüzyıllardır devam etmektedir. Ancak gün geçtikçe gelişen bilimin ve üretim teknolojilerinin yanı sıra, iletişim konusundaki yeniliklere de bağlı olarak oluşan, bireylerin ihtiyaçlarındaki çeşitlilik ve değişim yüzünden gerilemeler yaşanmıştır. Korunması, saklanması güç olan bu tekstil ürünlerinin gündelik giyim, kuşam ve ev eşyası cinsleri arasında yer alması, büyük bir kısmının eskitilerek yok olmasına sebep olmuştur. Öte yandan gelişen teknoloji ve değişen estetik anlayışı doğrultusunda bu sanat dalına ilgi azalmıştır. Giderek bu dalda üretim yapan atölyeler kapanmış veya serigrafi yolu ile basma yolu tercih edilmiştir. Bu çalışmada Mardinli Süryani yazma ustası Mıksiye Nasra Şimmes Hindi’yi ve ait olduğu kültürü tanıtmak ve bu kültürün geleneksel sanatlar açısından kültürel miras olarak aktarılması için yapılması gerekenlere dikkat çekmek amaçlanmıştır. Geleneğin son temsilcisinin bu sanata katkıları ve Mıksiye Nasra Şimmes Hindi’nin ardından bu sanatın devam ettirilmesinin gerekliliğine dikkat çekmek de çalışmanın amaçları arasında yer almaktadır. Çalışmanın gerçekleşmesi için yöntem açısından gerekli araçlar olan alan araştırması, kaynak kişi görüşmesi ve literatür taraması teknikleri kullanılmıştır. Mıksiye Nasra Şimmes Hindi’yi kaybetmeden önce çekilmiş olan fotoğraflar ve vefatından sonra atölyesinde çekilen fotoğraflar ile Süryani yazmacılık sanatı ve son temsilcisi belgelenmiştir.Article Bir Osmanlı Münevverinin Şevket Dîvânı’na Düştüğü Notlar ve Estetik Yargıları(2022) Yakut, Emrullah; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMüderris-zâde Abdülkerîm Efendi tarafından tertip edilen Dîvân-ı Belâgât-Unvân-ı Abdülkerîm adlı divan mecmuası Nâsır Alî el-Hindî Divançesi ve Şevket-i Buhârî Dîvânı’ndan oluşmaktadır. Abdülkerîm Efendi’nin oğlu Müderris-zâde Sa‘dullah ‘İzzet ise Şevket-i Buhârî Dîvânı’nın derkenarına bazı beyitlerin şerhini ve/veya tercümesini kaydetmiştir. Ancak söz konusu bu tercüme ve şerhlerin, kendisine mi yoksa Şevket-i Buhârî dersi aldığı amcası ‘Ârif Efendi’ye mi ait olduğu tartışmalı bir husustur. Divanda tercüme ve şerhten başka; a‘lâ, gâyet a‘lâ, gâyetü’l-gâyet a‘lâ anlamına gelen bazı işaretler kullanılarak beyitler estetik bir derecelendirmeye tabi tutulmuş, anlam yönünden ise nükteli, müşkil gibi tasnifler yapılmıştır. Kendisi de şair olan Sa‘dullah ‘İzzet tarafından kaydedildiği anlaşılan bu derkenar notları Hint üslubunun ve Şevket-i Buhârî’nin kendine mahsus şiir anlayışı hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Derkenardaki dağınık ve düzensiz notlar, içerdiği samimi yorumlar sayesinde XIX. yüzyılda yaşayan bir şiir okurunun klasik şiire nasıl baktığı, şiir karşısında neler hissettiği konusunda da ipuçları vermektedir. Bu makalede tasnife konu beyitler incelenerek bu tasniflerin neye göre yapıldığı irdelenmiş; Hint üslubunda önemli bir yer tutan “ince hayal”in tespit ve tahlili yapılmış; övgü ve beğeni ifadelerine konu olan beyitler tahlil edilerek şârih/okurun nasıl bir şiir estetiğine sahip olduğu anlaşılmaya ve resmedilmeye çalışılmıştır.Article Çağdaş Şairin Gözünden Klasik Şiire Bakış: Ebubekir Eroğlu’nun Gelenek Algısı ve “Aldı Nevi” Şiirinin Zemin Şiirle Mukayesesi(2022) Yılmaz, Bahar; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesi19. yüzyılın ortalarından itibaren Türk edebiyatçıları, değişen dünyaya uyum sağlamak amacıyla yeni bir edebiyat arayışına girerek divan şiiri ve nesriyle bağlarını koparma sürecini başlatmışlardır ve bu kopuş süreci 1950’lere kadar devam etmiştir. 1950’lerden sonra Behçet Necatigil, Sezai Karakoç, Hilmi Yavuz gibi şairler, Türk edebiyatının kökenlerinin divan edebiyatına dayandığını düşünerek söz konusu edebiyattan kopmak yerine geleneğin estetik gücünden yararlanmayı tercih etmişlerdir. Günümüz şairlerinden Ebubekir Eroğlu, bu estetik güçten beslenen bir şair olarak divan şiirinden sadece yararlanmakla kalmaz, geleneği yeniden üreterek divan şairlerinin çağdaş anlamdaki sesi olur. Ebubekir Eroğlu, “Aldılar” başlıklı şiirleriyle divan şairlerine çağdaş anlamda nazireler yazmıştır. Metinlerarasılık bağlamında değerlendirilecek bu şiirler, geleneğin günümüz dünyasında yeniden üretilmiş şekli gibidir. Söz konusu şiirlerin mukayeseli bir şekilde incelenmesi hem geleneğin hem de bu şiirlerin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu çalışmada, Eroğlu’nun genel olarak divan şiirinin anlam dünyasından nasıl beslendiği açıklandıktan sonra sanatkârın “Aldı Nevi” başlıklı şiiri, Nevi’nin “gice” redifli gazeliyle mukayeseli bir şekilde incelenecektir.Article Çok Anlamlılıktan Eş Adlılığa Doğru Tarihsel Bir Yolculuk(FOLKLOR/EDEBIYAT-FOLKLORE/LITERATURE, 2022) Erkınay Tamtamış, Hadra Kübra; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmada, aynı kökene dayanan çok anlamlı sözcüklerin tarihsel yolculukları içinde anlam genişlemelerinden kaynaklı sözlük birimlerinin birbirinden uzaklaşmasıyla eş adlı duruma gelme süreçleri incelenmiştir. Eş adlılar; sesleri ve yazılışları aynı, anlamları farklı olan sözcükler olarak tanımlanmaktadır. Çok anlamlılık ise bir sözcüğün birden fazla anlamı karşılamasıdır. Çok anlamlı sözcüklerde tek kök, birden fazla birbiriyle ilintili anlam(lar) söz konusuyken eş adlı sözcüklerde birbirinden farklı en az iki kök ve anlamlar söz konusudur. Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük’ten genel tarama modeliyle elde edilen acımak, ağıl, ağız, ağmak, altıparmak, basılmak, biçim, bir bir, bitmek, boy, bozuk, çakmak, çil, çöğür, dayak, dikilmek, dikmek, dil, dokunma, dokunmak, dokunuş, el, gen, güç, günlük, öz, sağ, sormak, ters, terslemek, uçuk, uğur, uz, yaş, yaşlı, yazı, yazmak, yordurmak, yormak, yorulmak sözcüklerinin çok anlamlılıktan eş adlığa doğru tarihsel bir yolculuk gerçekleştirdikleri tespit edilmiştir. Sözlükte eş adlı sözcükler, (I) (II) (III) Romen rakamlarıyla birden fazla madde başında gösterilmiştir. Çok anlamlı sözcüklerin genişlemiş anlamları ise tek madde başında 1, 2, 3 rakamlarıyla gösterilmiştir. Türkçe Sözlük’ten tespit edilen 40 eş adlı sözcüğün -etimolojik ve tarihî sözlüklerden yola çıkılarak- aslında kökeni aynı olan çok anlamlı sözcükler olduğu ve anlam genişlemeleri yoluyla sözlük birimlerinin birbirinden uzaklaşarak tarihsel yolculukları içinde eş adlı duruma geldiği belirlenmiştir.Article Çokkültürlülük ve Çokdillilik Bağlamında Midyat(2021) Erkınay Tamtamış, Hadra Kübra; Aydoğan, Abdulhalim; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMidyat, Mardin’in -tıpkı şehrin kendisi gibi- içinde birden fazla kültürü ve dili barındıran ilçesidir. Midyat; tarihî dokusu, coğrafi konumu, etnik farklılıklarıyla kültür ve medeniyet havzasıdır. Coğrafi, tarihî, ekonomik, dinî vb. faktörlerin etkisiyle çokkültürlü ve çokdilli bir yapıya sahip Midyat, çeşitli araştırmaların konusu olmuştur. Bu araştırmada Midyat’ın çokkültürlülük ve çokdillilik durumu, toplumdilbilimsel yönüyle ele alınmıştır. Çalışmada Midyat’ın tarihi, sosyoekonomik yapısı ile Midyat’taki Türk, Mahalmi (Yerli Araplar), Becirman, Kürt, Süryani, Yezidi, Suriyeli göçmenlerin durumu ile ilgili genel bilgiler verilmiştir. Midyat’ta yaşayan çokkültürlü ve çokdilli bireyler üzerinden Midyat’taki söz konusu durumun tespiti yapılmıştır. Araştırma için Midyat’ta yaşayan, farklı etnik gruba dâhil, en az 3 dil bilen 10 kişiyle görüşülmüştür. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden fenomenolojik desene yer verilmiş ve ölçüt örnekleme yöntemiyle belirlenen örnekleme, yarı-yapılandırılmış görüşme tekniği uygulanmıştır. Araştırmada Midyat’ın çokkültürlülük ve çokdillilik durumunun, odaklandığı olguyu yaşayan ve bu olguyu dışa vurabilecek veya yansıtabilecek bireylerden alınan görüşlerle durum tespiti ve analizi amaçlanmıştır.Article DAĞ, SU VE MAĞARA KÜLTLERİ BAĞLAMINDA ANKARA HÜSEYİN GAZİ TÜRBESİ(2017) Akyüz, Çiğdem; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiYeryüzünü sabit tuttuğuna inanılması bakımından "yerin çivisi" ve yeryüzünün en yüksek noktalarını teşkil etmesi bakımından da "Tanrı'nın mekânı" olarak tasavvur edilen dağ, eski Türk inanç sistemlerinde bir kült olarak geleneksel pratikleri ve sosyal yaşamı şekillendirir. Dağ, aynı zamanda çağlayan nehirlerin, pınarların ve akarsuların kaynağını barındırır. Su ise maddi ve manevi yaşamın kaynağı ve idame ettiricisi olarak tüm inanışlarda kutsal kabul edilir. Bu bakımdan birçok kutsal anlatının dağ ve su etrafında teşekkül ettiği ifade edilebilir. Dağ, mağara ile birlikte kutsal kişiliklerin tefekkür mekânıdır. Nitekim Ankara'nın Mamak ilçesinde yaşadığı belirtilen Anadolu erenlerinden Hüseyin Gazi'nin bölgede kendi adı ile anılan bir dağ, bir türbe ve onun kutsal kişiliği ile ilintili anlatılar mevcuttur. Diyalektik bir etkileşimle hem dağı hem Hüseyin Gazi'yi kutsayan bu anlatılarda, su ve mağara kültleri de dikkati çeker. Söz konusu anlatılar, bölgedeki yükseltilerin isimlendirilmesi çerçevesinde kutsal dağ ve mağara metaforuna, bölgedeki su kaynaklarının menşei hakkında bilgiler vermesi bağlamında da kutsal su metaforuna atıf yapar. Bu çalışmada, Hüseyin Gazi etrafında teşekkül eden anlatılar, basılı kaynakların yanı sıra kaynak kişiler ile yapılan birebir mülakatlar yolu ile derlenerek dağ, su ve mağara kültleri bağlamında ele alınmıştır. Söz konusu anlatılardan mülhem tarihî kişiliklerin fenomenlere evrilmesi ve yer adlarının efsanevi menşei konusu irdelenmiştir. Bu kavramsal çerçevede Hüseyin Gazi hakkında anlatılagelen sözlü veriler, kutsal kişiliğinin, tarihî kişiliğinin önüne geçtiğini göstermiştir.Presentation Denizli yöresinden derlenmiş masallar inceleme-metinler(2009) Akyüz, Çiğdem; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesi…Article Devecilik Kültüründe Havut Hayrının Ritüelistik Uygulamaları(2019) Uygur, Hatice Kübra; koyuncu Okca, Ayşegül; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiDevecilik, bünyesinde birçok uygulama ve ritüeli barındıran Türk kültürünün önemli bir değeridir. Deveciliğin bir yaşam şeklini aldığı yöreler deveye, deveciliğe ve deve güreşlerine ait pek çok uygulama ve ritüeli günümüze kadar taşımışlardır. Geçmişte Yörüklerin yaşam biçimi içerisinde aktif rol alan develer günümüzde güreşler sayesinde varlığını sürdürmektedir. Güreş develerini özel kılan havut giydirme işlemine “havutlama” adı verilmektedir. Akabinde gerçekleştirilen “havut hayrı” deve güreşlerinde ritüel uygulamalara sahne olan parçasıdır. Bu çalışmada “havut hayrı”nın ritüelistik uygulamalarının devecilik açısından önemi üzerinde durulacaktır. Çalışmanın amacı havut hayrı uygulamalarında gerçekleştirilen ritüellerin devecilik kültürü bağlamında toplum yaşamına olan etkisinin ortaya konulmasıdır. Çalışmanın gerçekleşmesi için öncelikle literatür taraması ve saha çalışması yapılmıştır. Güney Marmara’dan Akdeniz Bölgesine kadar deve sahipleri ve bu işi meslek haline getirmiş kaynak kişiler ile derinlemesine mülakat gerçekleştirilmiştir. Havut hayrı ritüellerinin doğru bir şekilde algılanması için kaynak kişilerin izinleri doğrultusunda kayıt ve belgeleme işlemi gerçekleştirilmiştir.Article Dîvân Şiirinde Cinsiyet Temelli Bir İnceleme: Nedîm Dîvânı Örneği(2024) Oktay, Adnan; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiDîvân edebiyatında sevgilinin cinsiyeti merkezli tartışma bir süreden beri devam etmektedir. Bu tartışmanın temelinde sevgilinin cinsiyetinin belirsizliği yer almaktadır. Şiirde Allah, peygamber, sultan, paşa, yönetici, şeyh, mürşit, âlim gibi çeşitli anlam katmanlarında işlenmesi, sevgilinin cinsiyetinin belirlenmesini zorlaştırmaktadır. Tabii olarak sevgilinin erkek ya da kadın olması hususunda bir sonuca varmak güçleşmiştir. Dîvân şiirinde bazen şairin ya da âşığın erkek olmasına rağmen kadın; kadın olmasına rağmen erkek cinsiyetini tercih etmesi, bu dönem edebiyatında eşcinsel yaklaşımların varlığını akla getirmiştir. Bu çalışmada geleneğin belirlediği estetik anlayış çerçevesinde şiirin ana karakterlerinden biri olan sevgilinin cinsiyeti, Nedîm Dîvân’ı merkeze alınarak incelenmiştir. Çalışma yapılırken belge tarama, karşılaştırma, araştırma ve analiz yöntemleri kullanılmıştır. Sonuç itibariyle Nedîm Dîvân’ında sevgili, Dîvân geleneği çerçevesinde işlenmiş; ancak eserde yer yer eşcinsel çağrışımların izlerine rastlanmıştır.Other Dünden bugüne Türk dünyası destan anlatıcıları(2011) Akyüz, Çiğdem; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiKültürel bellekte saklanan veriler, geçmişten günümüze genetik bir kod aktarması şeklinde taşınmış ve sözlü kültürün zenginleşmesini sağlamıştır. Sözlü kültür ürünlerinin yazıya geçirilmeleriyle de gelecek nesillerin onlara erişebilmeleri mümkün kılınmıştır. Destanlar da sözlü kültürden yazılı kültüre transfer edilmiş toplumsal miraslar olmaları bakımından yaratıldığı ve yaşatıldığı çevrenin kültürel imkânlarını gözler önüne sermektedir. Destanın yaratılması kadar icra bağlamı çerçevesinde yaşatılmasının da önemine binaen destanların statik yapısını korumasında birincil önemi destan anlatıcıları almaktadır. Bu makalede, Türk boylarında “bahşı/baksı”, “akın”, “jırav”, “âşık”, “meddah” gibi adlandırmaları bulunan genel anlamıyla destan anlatıcılarının dünü ve bugünü ele alınacak, geleceğiyle ilgili öneriler sunulacaktır.Article Ebüzziyâ Tevfîk’in Ne Edât-ı Nefyi Hakkında Tetebbuât Adlı Eseri Üzerine(2018) Mutlu, Gamze; Mutlu, Gamze; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiEbüzziyâ Tevfîk, Tanzimat döneminin önde gelen fikir ve sanatadamlarındandır. Tanzimat dönemi, yani 19. yüzyılın ikinci yarısı, diltartışmalarının yoğunlaştığı ve çeşitli dil meselelerinin masaya yatırılarakeleştirildiği bir dönemdir. Bu dönemde aydınlar arasında ikilem yaratanve tartışılan temel bazı konular imlâ, alfabe, Türk dilinin sözlüğü ve Türkdilinin grameri etrafında şekillenmektedir. Ebüzziyâ Tevfîk dedönemindeki dil tartışmalarına uzak kalmayarak 1909 tarihinde Ne Edât-ı Nefyi Hakkında Tetebbuât adlı eserini yayımlamıştır. Bir risale şeklindeolan eserde Ebüzziyâ Tevfîk, ‘ne... ne...’ bağlacının Tanzimatdönemindeki ikili durumunu ortaya koymuş ve konuyu dönemine göreetraflıca bir incelemeye tabi tutmuştur. Henüz yeni yeni semerelerinivermeye başlamış olan kavait ve belâgat kitapları yanında bir gramerkonusunu başlı başına ele alması, detaylıca işlemesi ve dönemin diltartışmalarının mahiyetini yansıtması dolayısıyla eser oldukça önemlidir.Bunun yanında, ‘ne... ne...’ bağlacının kullanımına dair 15. ve 19.yüzyıllar arasından sunulan zengin örnekler vesilesiyle Türk diline veTürk edebiyatına da kaynak niteliği taşımaktadır. Bu makalede, EbüzziyâTevfîk’in ‘ne... ne...’ bağlacının olumsuz yüklem ve fiilimsilerlekullanımını mümkün gösteren Tanzimat döneminin bazı kavait vebelâgat kitaplarına ve bu kitapların yazarlarına yönelttiği eleştiriler elealınacak ve bunlar hakkındaki düşünce ve tutumları açıklanmayaçalışılacaktır. Yeri geldikçe Ebüzziyâ Tevfîk’in eleştirilerinin haklı olup olmadığı irdelenecek, ele aldığı konuları kendi doğrularına göredeğerlendirdiği ve dolayısıyla subjektif bir şekilde hareket ettiğigösterilmeye çalışılacaktır. Bunlar yapılırken iddialarındaki kati ve nettavrı, dil mantığı ve eleştiri dehası ortaya konacaktır. Bu arada Ne Edât-ıNefyi Hakkında Tetebbuât’ın araştırıcılar tarafından neden dikkatlikullanılması gerektiği üzerinde durulacaktır. Son olarak ‘ne... ne...’bağlacı hakkındaki açıklamalarından dil, dil öğretimi ve atasözleriüzerine yorum ve görüşleri de değerlendirilecektir.Article Emrî Dîvânı'nda Anâsır-ı Erbaanın Örneklerle İzahı(2024) Yılmaz, Bahar; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiDünyadaki tüm varlıkların ana maddesi olarak adlandırılabilecek anâsır-ı erbaa (dört unsur) teorisinin temeli, antik Yunan felsefesine dayanmaktadır. Antik Yunan’da başlayan teori, Yunan filozoflarının eserlerinin Arapçaya çevrilmesiyle İslam felsefesine intikal etmiş ve tasavvuf inanışının kaidelerine sirayet etmiştir. Tasavvufî inanışla ilgili pek çok karakteristik unsuru görebildiğimiz klasik Türk şiirinde de anâsır-ı erbaa önemli bir yere sahiptir. Klasik Türk şiirinde kullanılan pek çok ifadenin arka planı bulunmaktadır. Söz konusu şiirin anlam katmanlarını çözümleyebilmek için bu arka planın iyi bir şekilde yorumlanması gerekmektedir. Klasik Türk şiirinde önemli bir mazmun olarak yer alan dört unsur yani ateş, hava, su, toprak; çoğu zaman okuyucunun anâsır-ı erbaa teorisiyle bağdaştıramayacağı kavramlar olabilmektedir. Bu çalışmada klasik Türk şiirinde önemli bir mazmun olan anâsır-ı erbaa, Emrî Dîvânı örneklemi üzerinden ele alınarak çeşitli beyitler üzerinden açıklanmıştır. Bu bağlamda öncelikle anâsır-ı erbaanın klasik Türk şiirinde sahip olduğu önemin anlaşılması için söz konusu şiirin önemli isimlerinden seçilmiş beyitler açıklanmıştır. Klasik Türk şiirinde anâsır-ı erbaanın mazmun olarak kullanımının genel olarak ele alındığı bu bölümden sonra Emrî Dîvânı’nda anâsır-ı erbaanın tamamının, üçünün ve ikisinin yer aldığı beyitlerden örnekler yorumlanmıştır. Sonuç itibariyle Emrî Dîvânı’nda anâsır-ı erbaa’nın örnekler üzerinden izah edildiği bu çalışmanın klasik Türk şiirinin önemli bir malzemesi olan anâsır-ı erbaayı anlama ve yorumlamada okuyucu için faydalı olabileceği düşünülmektedir.