TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/1836
Browse
Browsing TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Author "05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü"
Now showing 1 - 20 of 118
- Results Per Page
- Sort Options
Article Abu Ubayd’s Understanding Of Naskh;(Hitit University, 2022) Yaşar, Mehmet Aziz; Nas, Taha; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiIn the period when Islamic sciences were formed, a large number of scholars with absolute ijtihad capacity were trained. One of the scholars mentioned is Abu ‘Ubayd al-Qāsim ibn Sallām al-Khurāsānī al-Harawī who was educated by many famous scholars of the period, had a great influence on both the scientific and political circles. For this reason, he could not be shared by different sect biographers. As a matter of fact, some Shafi’i tabaqat writers counted Ebû Ubeyd as a follower of Imam Shafii. On the other hand, some Hanbali scholars have mentioned Ebû Ubeyd among the class of Hanbali scholars. However, it was concluded that it would be more correct to see Ebû Ubeyd as an independent mujtahid rather than a follower of any madhhab. For, in his own works, the fact that he refers more to Imam Malik rather than Imam Shafii and Ahmad ibn Hanbal and sometimes refers to the views of Abu Hanifa and Imamey indicates this. Ebû Ubeyd, who came to the forefront with his faqih and muhaddis aspects, had a deep knowledge of the subject of naskh, which has a close relationship with these two sciences, and in this regard, he wrote a rare work called en-Nâsiḫ ve’l-mensûḫ fi’l-Ḳurʾâni’lʿazîz ve mâ fîhi mine’l-ferâʾiż ve’s-sünen. While revealing Ebû Ubeyd’s understanding of naskh, his work en-Nâsiḫ ve’l-mensûḫ was used as the main source. In addition to this, his other works related to the subject, especially his work called Kitâbu’l-emvâl, were among the first hand sources that were consulted. It has been tried to determine his approach to naskh based on the statements he made on the subject and the examples he gave in this regard. In this context, Ebû Ubeyd’s approach to the nature and framework of naskh and his views on the evidences that can abrogate each other are examined in this study. Ebû Ubeyd discussed the abrogation in a broader sense as “the modification of a shar’i ruling by a later evidence”, not the established meaning in the methodology as “removal of a shar’i ruling with a later shar’i proof”. In this context, naskh is also used for the allocation of public, the denial of the absolute, the statement of conciseness, the correction of a wrong understanding and the exception made from a general rule. This is known as the understanding of naskh among the companions, tābi‘īn and early convert scholars. However, although Ebû Ubeyd is at the same age as Imam Shafii and has copied and benefited from his works, it is noteworthy that he preferred the predecessor’s approach to the subject rather than the naskh understanding he adopted. It is important to investigate this. He adopted the approach of the public regarding the Shari’a evidences of Ebû Ubeyd that could naskh each other. According to him, the verses of the Qur’an can naskh each other. He gave many examples of this. Another point that draws attention here is to ascribe the concept of naskh used for the verse of the Qur’an by Ebû Ubeyd, from the Lawh-i Mahfuz, in the form of a verse whose recitation is lasting and its meaning is naskhed, and a verse that is removed from people’s hearts by canceling both its recitation and used in different meanings. Ebû Ubeyd stated that sunnah can be naskhed with sunnah, without making any distinction between ahad and mutawatir about sunnah and its naskh. However, despite giving many examples of the naskh of the âhâd sunnah with its own like, no example has been encountered of the naskh of the âhâd sunnah with its own like or with âhâd and the âhâd sunnah with the mutawatir sunnah. As it can be understood from my statements on the subject, Ebû Ubeyd saw that it is permissible to naskh both mutawatir and ahad sunnah with the Qur’an. However, while there is an example for the naskh of the ahad sunnah with the Qur’an in his related works, there is no example for the other. Although there is no clear statement on the issue that the Qur’an can be naskhed with the sunnah, it is understood from some examples that he gives permission for this. © Published by Hitit Ü niversitesi İlahiyat Fakültesi – Hitit University Divinity Faculty, Çorum, Turkey. All rights reserved.Article AHMED B. MÜBAREK’İN EL-İBRÎZ ADLI ESERİNDE ABDÜLAZÎZ EDDEBBÂĞ’IN TEFSİR ANLAYIŞININ YANSIMALARI(Diyanet İlmi Dergi, 2022) Kaplan, Abdurrahim; Kaplan, Abdurrahim; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesiİlk Abdülazîz ed-Debbâğ (ö. 1132/1720), Kur’ân âyetlerine işârî manalar yükleyen bir müfessirdir. Hayatta iken herhangi bir eser telif etmeyen ed-Debbağ’ın görüşlerine müridi ve öğrencisi olan Ahmed b. Mübârek (ö. 1156/1743) el-İbrîz adlı eserinde detaylı olarak yer vermiştir. Müellif, şeyhinin okuma yazma bilmediğini (ümmî) vurgulamakta ve kendisinde sadır olan bütün ilimlerin keşf ve ilham yoluyla oluştuğunu iddia etmektedir. Şeyhi onun nezdinde her yönüyle keramet sahibi olup bu yönüyle diğer tasavvuf erbabından farklılık göstermektedir. Çalışmamızda el-İbriz adlı eser çerçevesinde ed-Debbağ’ın tefsir anlayışı ve yorum yöntemi ele alınacaktır. Onun Kur’ân-ı Kerîm’e tamamen bâtınî bir bakış açısı ile yaklaştığı, bu doğrultuda aşırı bir yorum anlayışını benimseyerek, işari tefsirde bulunan pek çok tasavvuf ekolünden farklılaştığı bazı ayet ve konulardaki görüşleri üzerinden ortaya konulmaya çalışılmıştır. Abdülazîz ed-Debbâğ’ın ve Ahmed b. Mübarek’in Kur’ân tefsir metodu tamamen bâtınî anlayışa dayandığından sorunlu bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple çalışma doğal olarak Debbâğ’ın kerametlerinden çok Ahmed b. Mübarek vasıtasıyla onun âyetlere yüklediği mana ve yorumlama biçimine dair tahliller ve değerlendirmelerle sınırlıdır.Article Ahmet Hilmi Koğî’nin “er-risâletu’l-hilmiyye Fî’l- Kavâ‘idi’l-vad‘iyye” Adlı Risalesinin Haşiyesiyle Birlikte Edisyon Kritiği(2021) Tekin, Ahmet; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiAhmet Hilmi Koğî (ö. 1996), Şark medrese geleneğinin önemli simalarından biridir. Koğî, Medrese hayatından sonra imamlık göreviyle birlikte tedrisat faaliyetlerinde bulundu. Aynı zamanda iyi bir hattat da olan Koğî, tarihin tozlu raflarında kalmış onlarca eseri istinsah edip tashih, tahkik ve tahlil etti. Üretken bir âlim olan Koğî, gramer, fıkıh, tefsir, tecvit, münazara, mantık, itikat ve vad‘ gibi temel İslam bilimlerinin farklı ilim dallarında birçok eser kaleme aldı. Koğî’nin Arap diliyle alakalı birçok risalesi bulunmaktadır. Bu risalelerinden biri de er-Risâletu’l-Hilmiyye fi’l-Kavâ‘idi’l-Vad‘iyye adlı çalışmasıdır. İlim dünyasında pek de bilinmeyen bu risâlede Arap dilinde vad‘ ilmiyle alakalı kurallar ele alınmıştır. Koğî, dile getirdiği vad‘ ilmine dair kuralların daha iyi anlaşılması için bu risâlesine bir haşiye kaleme almıştır. Elimizdeki nüsha müellifin kendi el yazısı olup metin üstte haşiye altta olacak şekilde yazılmıştır. Buna ilaveten hem metnin hem de haşiyenin kenarlarında yer yer ta‘likler de mevcuttur. Edisyon kritiğinden ibaret olan bu çalışmayla, Koğî’nin bu veciz çalışmasını ilgililerin istifadesine sunmak ve böylece ilim dünyasına bir katkıda bulunmak gaye edinilmiştir. Bu çerçevede çalışmanın girişinde ana hatlarıyla vad‘ ilmi ele alınmıştır. Ardından özet bir şekilde Koğî’nin hayatı ve eserlerine değinilmiş ve muhteva ve kaynakları açısından risâlenin tahlili yapılarak tahkiki gerçekleştirilmiştir.Article Aksâ Şairi Yûsuf el-‘Azm: İşgal, Zulüm ve Aşkın Şiire İz Düşümü(2024) Akçay, Halil; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMescid-i Aksâ’lı Kudüs ve merkezinde bulunduğu Filistin, dinî, tarihî, siyasi ve coğrafî yönleriyle dünyanın önemli merkezlerinden biri olmasının yanında, tarihten günümüze belki de kan ve gözyaşına en çok şahitlik eden ülkedir. 1917’den itibaren Filistin toprakları, işgal politikası güden Siyonist Yahudiler tarafından peyderpey işgal edilmiştir. Bu coğrafyada yaşananlar, pek çok şairin şiirine konu olmuştur. Bu şairlerden biri de Ürdün’ün son dönem büyük şairlerinden Yûsuf el-‘Azm’dır. “Aksâ Şairi” lakaplı ‘Azm, şiirlerinde Mescid-i Aksâ’ya olan sevgisini büyük bir heyecanla dile getirmiş, neredeyse Filistin topraklarının her karışını ve burada yaşayan her ferdini şiirlerinde konu edinmiştir. Bu çalışmada Yûsuf el-‘Azm’ın şiirlerinde başta Mescid-i Aksâ ve Gazze olmak üzere Filistin topraklarının ele alış durumu incelenmiştir. Şairin hayatı ve edebî kişiliği ele alındıktan sonra günümüze de ışık tutan bilgi ve duygularla dolu şiirleri tahlil edilmiştir. Bu coğrafyada yaşananların dile getirildiği şiirlerin incelenmesi, duygu sahibi kimselerin vicdanlarına insani ve insaflıca bir dokunuş yapması açısından önemlidir.Article Arap Dili Terminolojisinde ‘İvaḍ(2019) Akçay, Halil; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiArap dili kaynaklarında ‘ivaḍ, çoğu zaman terim anlamı dikkate alınmadan sadece sözlük anlamında kullanılmıştır. ‘İvaḍ başlığını açan bazı eserler ise konuyu, ya sadece sarf ya da sadece nahiv yönüyle ele almışlardır. Bu nedenle literatürdeki bilgiler ışığında ta‘vîḍ (‘ivaḍ getirme) olgusunun kavramsal çerçevesinin çizilmesi önem arz etmektedir. Çalışmada sözü kısaltma (îcâz) ve basitleştirmenin (taḫfifin) bir parçası olan ‘ivaḍ hususu ele alınmıştır. ‘İvaḍ kelimesinin iştikakı incelendikten sonra sözlük ve terim anlamları verilmiş ta‘vîḍin amacı ve önemi belirtilmiştir. Daha sonra ‘ivaḍın türleri ve Arap gramerinde kullanıldığı yerler örnekleriyle beraber ortaya konmuştur.Article ARAP DİLİNDE DÜZENSİZ ÇOĞULLAR VE BUNLARIN KUR'ÂN'DAKİ KULLANIMLARI(Turkish Studies (Elektronik), 2018) Tekin, Ahmet; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmada Arap dilinin önemli konularından biri olan düzensiz çoğullar ve bu çoğulların Kur'ân'daki kullanımları ele alınmıştır. Konuya geçmeden önce çalışmanın giriş kısmında Arap gramerine dair kuralları ilk vazeden kişi hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Arap gramerine gereksinim görülmesinin arka planında yatan nedenler irdelenmiştir. Buna ilaveten Arap gramerinin ilk numunelerini ortaya çıkaran dilciler özetle zikredilmiş ve bu ilmin tarihi serüvenine kısaca değinilmiştir. Bunun akabinde çoğulların diğer kısmı olan düzenli eril ve düzenli dişil çoğullara da kısaca temas edilmiş ve düzenli eril çoğullara benzediği için onlara eklenen ve onların i‘râbını alan sözcükler hakkında da bilgi verilmiştir. Daha sonra çalışmamızın asıl konusunu oluşturan düzensiz çoğulların kısımlarına yer verilmiştir. Düzensiz azlık çoğulu ve düzensiz çokluk çoğulu ayrı başlıklar altında dilcilerin görüşleri muvacehesinde incelenmiştir. Söz konusu inceleme neticesinde düzensiz çoğulların bu iki kısmı detaylandırılmış ve istatistiki verileri ortaya çıkarılmıştır. Bu veriler ışığında düzensiz azlık ve çokluk çoğullarının yaygın kullanımları dikkate alınarak bunların kısımları ortaya konulmuş ve bu çoğulların i‘râbı hakkında bilgi verilmiştir. Bundan sonra düzensiz çoğulların hangi kalıplarının Kur’ân’da yer aldığı tespit edilmeye çalışılmış ve Kur’ân’da yer almış çoğul kalıplarının her biri için ayetlerden örnekler getirilmiştir. Düzensiz çoğullar ve bu çoğulların Kur'ân'daki kullanımlarıyla ilgili varılan sonuçlara çalışmamızın sonuç kısmında yer verilerek çalışma son bulmuştur.Article ARAP EDEBİYATI VE BELAGATI ÂLİMLERİNDEN İBNEBİ’L-İSBA‘ EL-MISRÎ(Bingöl Üniversitesi İlahiyat FakültesiDergisi, 2020) Salihoğlu, Hamit; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMısır’ın en meşhur edip, beliğ ve şairlerinden olan İbnEbi’l-İsba‘, Eyyûbîlerin son dönemi ile Memlukların ilk döneminde Mısır’da yaşamıştır. Bu çalışmada hayatı, ilmi kişiliği ve yaşadığı ortamla ilgili kısa bir bilgi verildikten sonra özellikle onun Arap edebiyatı ve belagatı alanında öne çıkan yönleri ele alınıp incelenmiştir. Dil, edebiyat, şiir, belagat ve Kur’ân ilimlerinde uzman olan İbnEbi’l-İsba‘, çok değerli eserler ortaya koymuş ve bu eserlerinde birçok âlim, beliğ, edip ve şairi tenkit etmiştir. Yaşadığı dönemin meşhur şairi olarak bilinen bu edip, övgü, hiciv, aşk ve züht başta olmak üzere şiirin bütün dallarındaşiir söylemiş ve şiirlerini bedî‘ ilminin edebi sanatlarıyla donatmıştır. Onun nazmetmiş olduğu şiirlerinden sadece bir kısmı gönümüze ulaşmıştır. Gönümüze ulaşan bu şiirlerinden bir bölümü eserlerinde, bir bölümü de edebiyat ve tabakat kitaplarında parçalar halinde dağınık bir şekilde yer almıştır. Bedî‘ ilminde de önemli bir yer ve kudrete sahip olan bu âlim, kendisinden önce geçen âlimler tarafından keşfedilen bedî‘ ilminin edebi sanat türlerini, usûl ile furû‘ olarak nitelendirmiştir. Önceki âlimlerin yöntemlerine göre kendisinin de otuz bedî‘ sanat türünü keşfettiğini ifade etmiş ve i‘câzu’l-Kur’ân’a dair büyük katkıları olmuştur.Article Arap Şiirinde Mardin’e Dair Bazı Yansımalar(2019) Akçay, Halil; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmamızda, ulaşılabilen kaynaklardan tespit edilebildiği kadarıyla Mardin’le ilgili yazılan şiirler ele alınmıştır. Mardin, gerek İslam fethinden önce gerek fetihten sonra Arapların yoğun göçü sonrasında Araplar için önemli bir kent haline gelmiştir. Bu husus, Mardin’in Araplarla olan coğrafi ve ticari bağlantısını güçlendirdiği gibi kültürel anlamda da aralarında bir yakınlık oluşturmuştur. Bu ve başka yönleri itibariyle Mardin, Arap şairlerinin dikkatlerini celbetmiştir. Çalışmamızda tarihi, kültürel ve sosyal yönleriyle Mardin hakkında kısaca bilgi verildikten sonra ortaya konan şiirler, Mardin’in tarihî, ilmî, sosyal ve kültürel durumuna ışık tutan hususlar açısından incelenmiş, anlam ve ön plana çıkan edebî sanatlar yönünden değerlendirilmiştir.Article Arap Şiirinde Ölüme Karşı Savunma -Kabirlere Yağmur Duası Ritüeli Örneğinde(2019) Abdullah, Abdulhalim; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiÖlüm, insanoğlunu kadim asırlardan beri meşgul eden bir konu olup insan aklı reddetmeye çare bulamadığı bu olgu için açıklamalar araya durmuştur. insan için ondan daha tehlikeli bir şey yoktur. İnsan, mücadele edemediği bu olay karşısında güç yetirebildiği kadar hayata sarılır. Ölümü hatırlatan her şeyden ise uzaklaşmaya çalışır ve hayata tutunmak için her yolu dener. Bu çalışmada, her iki tarafı da ölüm ve hayata işaret eden düalizmi ele aldık. Bu düalizmin bir taraftı eski kalıntılarda (atlâl) ve kabirde kendini gösterirken bir taraftan buralar için yapılan yağmur duası ritüelinde canlılık, gelişme, iyilik ve ihsan gibi özelliklerde kendini göstermektedir. Şairlerin duası, sevdiklerinin kabrine yağmur yağmasını istemekle kalmamış bilakis kabirlere ve içinde yatanlara, yaşayanlara ve şehir halkına dua etmeye kadar gitmişlerdir. Tersi durumlarda yani öfke halinde ise tüm bu varlıklara yağmurun kesilmesi için beddua etmişlerdir. Bu çalışma, edebiyat kitaplarının ve şiir mecmualarınınkaydettiği şiirlerde kabirlere yapılan yağmur duası (istikyâ) ile ölüm olgusunu bilinçsizce reddetme hususu arasında irtibat kurmuştur.Article Atalar Kültüne Tapınmak veya Geleceği Geçmişe Rehin Bırakmak / Statükoya Karşı Kur’ân’ın Verdiği Mücadele ve İnsanlığı Akla Çağrısı(2024) Erkol, Ahmet; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiYaygın bir şekilde ifade edildiği gibi, insan hem sos- yal yapı hem de inanç oluşturan bir varlıktır. Kendisi- ni diğer canlılardan ayıran bu temel özelliği sebebiyle medîneler kurmuş ve medeniyetler inşa etmiştir. Her bir tarihsel dönem sonraki nesillerin gelişim ve inkişafları için bir basamak işlevi görmüş ve buna göre, öncekile- rin tecrübe ve kültürel miraslarından sağlıklı bir şekil- de yararlanan toplumlar, günümüz dünyasında kendileri için daha yaşanılır bir hayat inşa edebilmişlerdir. Buna karşın kendilerini mensubu kabul ettikleri toplumların geçmiş yaşamlarını taklit ve daha da ileriye götürerek takdis etme tarzında bir yaklaşıma sahip olanlar, doğal yasalara aykırı hareket ettikleri için, her türlü sosyal ve iktisadi hastalıkların yanı sıra sürekli bir gerileme yaşa- mışlardır. Yaygın kabule göre İslam düşüncesinin dina- mik yapısı, on üçüncü yüzyıldan bugüne kesintisiz bir şekilde gerilemeye devam etmektedir. Entelektüel açıdan dokuzuncu ve on üçüncü yüzyıllar arasında, dünya ilim ve kültür mirasına ciddi bir katkı sağladığı halde, neden bu durum sonraki Müslüman toplumları tarafından de- vam ettirilememiştir? Özellikle günümüz İslamî ilimler alanındaki bu gerilemenin nedenleri nelerdir? Makale bu temel sorunsalı irdeleyecek, geçmişe ait kültürel mirasın kutsanması ve yüceltilmesinin doğurduğu sonuçlar üze- rinde durulacaktır.Article ‘AVÂMİL-İ BİRGİVÎ İLE ‘AVÂMİL-İ HİLMİYYE’NİN MUKAYESESİ(2019) Tekin, Ahmet; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiFetihlerle birlikte İslam coğrafyası genişlemiş tebliğ, irşat ve yöneticilik gibi çeşitli vesilelerle Müslüman Arapların bir kısmı fethedilen bölgelerde ikamet etmişlerdir. Farklı etnik gruplardan meydana gelen yeni İslam toplumunun ortak dili Arapça idi. Kahir ekseriyeti daha önce Arapça bilmeyen bu yeni toplumun Arapça konuşmaya gayret etmeleri, kelimelerin yanlış telaffuz edilmesine neden olmuş ve Arapçaya lahn/hatalı telaffuz girmiştir. Bu olgunun ilk belirtilerinin Hz. Peygamber döneminde görüldüğü söylenmektedir. Arapçada hızla yayılan bu olgunun zamanla Arapların konuşmalarına da yansıması ile dönemin filolog ve yöneticilerini bu konuda önlem almaya sevk etmiştir. Bu sebeple Arap dili ve grameri alanında ciddi faaliyetler sergilenmiştir. Söz konusu faaliyetlerin neticesi olarak Halil b. Ahmed’in (ö. 175/791) el-Cumel fi’n-Nahv’i ve Sîbeveyh’in (ö. 180/796) el-Kitâb’ı gibi şaheserler ortaya çıkmıştır. Daha sonra Arapça öğrenimini kolaylaştırmak için bir kısmı ‘avâmil ismini almış muhtasar eserler meydana getirilmiştir. ‘Avâmil adlı risalelerin ilki Halil b. Ahmed’e nisbet edilmektedir. Onun döneminden günümüze kadar bu üslupla onlarca risale kaleme alınmıştır. Birgivî Mehmed Efendi’nin (ö. 981/1573) ‘Avâmil-i Birgivî ve Ahmet Hilmi Koğî’nin (ö. 1996) ‘Avâmil-i Hilmiyye’si de söz konusu eserlerdendir. Bu çalışmada, bahsi geçen iki risalenin mukayesesi yapılmıştır. Bu iki risalenin farklı açılardan karşılaştırılması neticesinde söz konusu eserlerin ortak ve farklı yönleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bunun dışında bu iki risalenin yazarları hakkında özet bilgi verilmiştirArticle BAZI ŞİÎ TEFSİRLERİNDE BAKARA 196. AYETİN YORUMU BAĞLAMINDA KİMİ SAHABÎLERİN TEMETTUʿ HACCINI YASAKLADIĞI İDDİASININ KRİTİĞİ(e-Şarkıyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2018) Ensari, Abdurrahman; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBakara suresi 196. ayetin yorumu bağlamında Şiî müfessirlerden Tûsî, Tabâtabâî ve Mekârim Şîrâzî’in kendi tefsirlerinde, başta Hz. Ömer olmak üzere bazı sahabîlerin Kur’an ile sabit olan temettuʿ haccını yasakladıklarını ifade etmişlerdir. Bu müfessirler kimi sahabîlerin, ilgili ayetin hükmünü ortadan kaldırdıklarına veya onu neshettiklerine delalet eden birçok rivayet zikretmişlerdir. Onlar bu rivayetlere dayanarak söz konusu sahabîlerin gerçekten temettuʿ haccını yasakladıkları veya neshettikleri sonucunu çıkarmışlardır. Daha sonra bu sahabîlerin yaptıklarının yanlış olduğunu, böyle bir neshin mümkün olmadığını ispatlama çabasına girmişlerdir. Çalışmada önce bu müfessirlerin iddialarını dayandırdıkları rivayetler incelenerek sahih olup olmadıkları tespit edilmeye çalışılmıştır. Sonra da bu rivayetlerin, söz konusu ayetin hükmünün ortadan kaldırıldığına veya neshedildiğine delalet edip etmediği incelenmiştir. Yapılan araştırma neticesinde bu rivayetlerden bir kısmının zayıf, bir kısmının da yanlış anlaşıldığı sonucuna varılmıştır. Nesih kriterleri açısından bu rivayetlerin hiçbir şekilde neshe delalet etmedikleri, sadece maslahata mebni olan bir hükmü ifade ettikleri ve bunun da Kur’an nassına muhalif olmadığı anlaşılmıştır.Article “BEYÂNU ESRÂRİ'L-HİLÂFETİ'L-İNSÂNİYYE VE'SSALTANATİ'L-MA‘NEVİYYE” İSİMLİ RİSALESİ BAĞLAMINDA TAŞKÖPRÎZÂDE’DE İNSAN ALGISI(2017) Şahinalp, Hacer; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu makalede, Osmanlı’nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde’nin, insanı ahlâkî yönüyle merkeze alan bir risalesini analiz ve sentez yöntemiyle incelemeye çalıştık. Risale, insanın iradî eylemlerinin toplamından oluşan, ahlâk, ev idaresi ve siyaset şeklinde üç temel ayağı bulunan amelî hikmeti, İslam kanunu üzere incelemektedir. İnsanın özgür olmakla beraber sorumlu olan yönetici kimliğinin ön plana çıktığı risalede bazı konularda sorgulayıcı, bazı konularda da aşırı kaderci tutumun izleri rahatlıkla görülebilir. Kişinin hem iç dünyasında hem de çevresinde denge ve düzeni sağlayabilmesi kuvvetli bir sorumluluk bilincine bağlanmıştır. Müellifin devraldığı bilgi birikimini harmanlayarak aktarmadaki başarısı ve eklektik kişiliği bizlere, döneminin insan algısı hakkında derli toplu bilgiler sunmuştur.Article BİLİMSEL TEFSİRİN TEFSİR OLMA SORUNU(2019) Ekinci, Kutbettin; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışma, “bilimsel tefsir” olarak bilinen Kur’ân yorum biçimin, tefsir olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorusuna cevap aramaktadır. Ayetleri bilimsel veriler ışığında yorumlayan bu yaklaşım, tefsir ilmiyle şu alanlarda sorun yaşamaktadır: Tefsirin tanımı, tefsirin yöntemi, Kur’ân dili, Kur’ân üslubu, Kur’ân’ın amacı, Kur’ân’ın konusu, Kur’ân’ın hedefi, nüzul dönemi bilgi düzeyi… Tefsir, Allah’ın Kelâmının manalarını ortaya çıkarma faaliyetidir. O yüzden ayetlerin asıl manalarına sadık kalır. Bilimsel tefsir ise uzak te’viller yaparak asıl mananın dışına çıkar. Bu açıdan onun bir tefsir faaliyeti yaptığını söylemek zordur. Bilimsel tefsir faaliyetini fıkıh tefsirlerine kıyaslayarak benzetmek bir yanılgıdır. Çünkü Kur’ân, fıkıh için bir kaynak iken beşeri bilimler için bir kaynak değildir. Bilimsel tefsirciler Kur’ân’ın bilimsel keşifleri önceden haber verdiğini iddia ederler. Bu durumu Kur’ân’ın i‘icazına dayanak yaparlar. Oysa Kur’ân’ın nüzulünden günümüze kadar müslüman bilim insanlarının buluşları da dâhil hiçbir bilimsel buluş Kur’ân ayetlerine dayanmış değildir. Kur’ân’ın konusu bilimsel bilgi değildir. Onun amacı insanları teknolojik olarak geliştirmek değildir. Onun amacı insana güzel ve huzurlu bir hayat sunmaktır. O nedenle gönderilen hiçbir peygamber bilimsel keşiflere öncülük yapmamıştır. Bilimsel tefsire konu olan ayetler, insanlara ibret alıp iyi bir kul olmalarını zımnen emreder. İnananların bilimsel çalışmalar yaparak insanlara faydalı olmalarını ister. “Bilimsel tefsir” bu konularda tefsir ilminin genel yapısı ve kriterleri ile uyuşmadığından bu makale, “bilimsel tefsir”in tefsir ilmi içinde yer alamayacağını öne sürmektedir.xxxArticle Câhiliye Dönemi Şiirlerinde Kültürel Unsurlar \"’amr B. Külsûm Örneği\"(2024) Kadad, Mustafa; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiCahiliye dönemi şiiri, Arap edebiyatında yüksek bir konuma ulaşmış ve sonraki dönemlerde şairler tarafından dili, imgeleri ve ifadeleri taklit edilmiştir. Bu şiirin, dilinin güzelliği, üstün belagati, duyguları ve doğayı samimi bir şekilde tasvir etmesi ve özellikle yapmacıklıktan uzak oluşu, ona bu seçkin konumu kazandırmıştır. Ancak, tüm Cahiliye dönemi şairlerini aynı özelliklerle değerlendirmek mümkün değildir; çünkü onların sanatsal özellikleri ve üslupları farklılık göstermektedir. Bu nedenle, bu çalışmada, dönemin kültürel, siyasi ve sosyal açıdan önemli bir figürü olan Amr bin Kulthum’un şiiri incelenmiştir. Çalışma, Amr bin Kulthum’un şiirindeki kültürel örüntü kavramını, edebiyat eleştirisinin sınırlarını aşarak kültürel eleştiri yöntemleriyle değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu yöntem, metinleri, inançları, düşünsel yapıları, gelenekleri ve sanatsal normları içeren kültürel bağlamda analiz etmeyi hedefler. Arap düşünürler tarafından geliştirilen kültürel eleştirinin, edebi metinlerin estetik değerlerini analiz etme yeteneği çerçevesinde örüntüleri somutlaştırdığı görülmüştür. Bu bağlamda, kültürel örüntüler ve kültürel eleştiri, edebiyatın incelenmesinde yeni bir bakış açısı sunmaktadır.Article Cahiliyye Dönemi Evsiye Şiir Ekolü(2019) Salihoğlu, Hamit; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiEvsiyye şiir ekolü, Temîm kabilesine mensup cahiliye dönemi şairlerinden olan Evs b. Hacer (ö. m. 620) adındaki şaire nispetle anılan bir şiir ekolüdür. Bu şiir ekolü, cahiliye dönemi Arap kasidesinin inşasında Arap şiirinin stiline uygun hareket etmek suretiyle şiirlerin biçimine çok önem veren bir ekoldür. Bu ekol, cahiliye döneminde bir yandan bedevi hayatı bütün yönleriyle yaşayan ve onun ilham ettiği duyguları kalbin derinliklerinden hisseden, diğer yandan da başta şehir medeniyetinden ve daha sonra da Fars kültüründen etkilenen bir grup şairi içinde barındırıyordu. Bu şiir ekolünün ilk kuruyucusu ve üstadı ise Evs b. Hacer’dir. Onun en meşhur öğrencileri de Beşâme b. Gadîr, Züheyr b. Ebî Sülmâ (ö. 609), Ka‘b b. Züheyr (ö. 24/645), Büceyr, Hutay’e (ö. 59/678), en-Nâbiga ez-Zübyânî (ö. 604) ve Cemîl b. Ma‘mer (ö. 82/701)’dır. Bu ekole mensup râvî ve şairleri söz konusu mektepte bir araya getiren ortak payda ise şiir rivayetinin dışında ve mensubu oldukları kabilenin ötesinde şiirlerinde kullandıkları edebi üslup ve sanatsal özelliklerdir. Bu ekole mensup mezkûr şairler, kendilerinden sonra gelen çoğu şair tarafından taklit edilmeye çalışılmış ve şiirle ilgili ortaya koydukları edebi tenkit ve dilsel üslubun etkisi günümüze kadar devam etmiştir. Sahip olduğu üstün meziyetleriyle, şiir alanındaki mahareti ve titiz davranışlarıyla öne çıkan Evs b. Hacer’in belirlediği şiir kaideleri üzerine kurulmuş olan bu ekol, şiir sanatına önem vermeyen ve şiirlerinin kölesi olmayan şairlerin bu sanatta yükselme imkânı olmadığını düşünmektedir. Bu sebeple söz konusu ekole mensup şairler, bütün hayatlarını söyledikleri şiirlerinin hizmeti ve güzelleştirmesi için adamış ve şiirlerinin köleleri olarak tanınmışlardır. Mensubu oldukları söz konusu ekol de “‘Abîdu’ş-şiir” adıyla anılmıştır. Şiir sanatında düşünme, sabır ve teenniden yana tutum sergileyen bu ekol, şiiri bir sanat olarak benimsediği gibi yaratılış ve mizaçlarıyla şiir söylemeye kalkışan şairlere karşı çıkmış ve onların bu tür şiirlerini de reddetmiştir. Bu nedenle söz konusu ekole mensup şairlerde teşbih, mecaz, istiare kinaye ve benzeri edebi sanat çeşitleri çokça görülmektedir. Şiirin tasvirinde hayalden daha çok maddi suretlere başvuran bu ekolünün şairleri, şiirin şekil ve suretinin güzelliğine verdiği önem, onun konusuna ve manasına verdiği önemden daha az olmamıştır. Bu ekolün öne çıkan temel özelliklerinden biri teenni ve itkandır. İkincisi ise şiirlerinde geniş bir şekilde ele alınan ve yayın olarak kullanılan teşbih sanatıdır.Article Cerh-Ta‘dîlde Rivayetlerin Muârazası: Hammâd b. Seleme’nin Kays b. Sa‘d Rivayeti Özelinde(Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020) Özçelik, Fikret; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmada Hammâd b. Seleme’nin Kays b. Sa‘d’dan naklettiği rivayetler incelenmiştir. Hammâd b. Seleme Hadis münekkitleri tarafından sika kabul edilmiş; ancak onun Kays b. Sa‘d’dan rivayet ettiği hadisler tartışılmış ve bundan olsa gerektir ki, bazı âlimler ondan rivayet etmekten imtina etmiştir. Hadis âlimleri, Hammâd’ın hatasının nedeninin Kays’ın kitabını kaybetmesi ve ezberinden rivayet etmesi olduğunu söylemişlerdir. Bu söyleme binaen de “Hammâd, Kays’tan rivayet ettiği hadislerde hata yapmıştır” gibi genel bir yaklaşım benimsenmiş ve bu ifade birçok cerh-ta‘dîl ve ilel eserinde yer almıştır. Biz de bu iddiadan yola çıkarak Hammâd b. Seleme’nin Kays b. Sa‘d’dan rivayet ettiği hadisleri muâraza yöntemiyle ele aldık. Zira bu yöntemle herhangi bir râvinin rivayetini başka râvilerin hadislerine arz ederek söz konusu râvinin zabtı, sika râvilere muhalefeti ve hadiste teferrüdü gibi râvinin cerhine sebep olabilecek durumların tespiti yapılabilmektedir. Hammâd b. Seleme ile ilgili yaptığımız arz neticesinde aslında Hammâd’ın, Kays’tan rivayet ettiği birçok hadiste sika râvilere muhalefet etmediğini, bilakis onun rivayet ettiği hadislerin başka sika râviler tarafından da nakledildiğini tespit ettik. Aynı şeklide Hammâd’ın teferrüd ettiği hadislerin de çok az olduğunu gördük. Bu bağlamda Hammâd b. Seleme’nin Kays’tan rivayet ettiği hadislerde hata yaptığını düşünmenin ve hadis ilminde otorite olan bazı âlimlerin ondan rivayette bulunmamasının Hammâd ile ilgili ağır bir tenkit olduğu düşünülebilir. Bazı âlimler de Hammâd’ın ömrünün son döneminde hafıza kaybına maruz kaldığını ve bundan dolayı hata yaptığını ifade etmişlerdir. Bu iddia doğru kabul edilse bile yine Hammâd’ın Kays’tan rivayet ettiği hadislerin terkini gerekli kılmaz. Zira Hammâd ile ilgili olan olumsuz düşünceyi zayıf kılan en önemli delil, Hammâd’ın Kays’tan rivayet ettiği hadislerin sika kabul edilen râvilerin rivayetlerine uygunluk arz etmesidir. Bu gerçeklerden hareketle Hammâd ile ilgili yapılan tenkitlerin pratiğe yani Hammâd’ın rivayetlerine pek de uymadığı söylenebilir. Dolayısıyla Hammâd, Kays’tan rivayet ettiği hadislerde hata yapmıştır gibi genel yaklaşımda bulunmak yerine Hammâd’ın Kays’tan rivayet ettiği hadislerin tek tek incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz de çalışmamızda bunu yapmaya çalıştık.Article Creation of Female Identity With Religious References in Patriarchal Culture and Discourse on Negative Feminine Dispositio(Sirnak Univ, 2022) Erkol, Ahmet; Erkol, Ahmet; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiIn history, the features that defined the male gender versus the female gender were largely accepted as good in contrast with the bad features of the female gender. This patriarchal way of thinking has existed as a dominant mode of thought throughout history and across many societies. In the last two centuries, objections have been raised against this dominant patriarchal thought and practice and struggle ensured. As a result, the subject at the center of the arts and sciences historically is in question as the women's perspective came to be represented in diverse expressions of thought, from art to politics, from economics to the sciences. The concept of "patriarchal/male-dominated thought" has led to a re-evaluation of everything that is human. There are no studies directly on this subject in the field of theology, and the existing ones are in the form of repeating what is available in Muslim culture. Studies on the subject are mainly in the field of anthropology and sociology. Therefore, the study of this topic in the field of Theology and especially Social Theology is an issue that should be taken into consideration. Because the studies in the field of Kalam are mainly in the form of either the repetition of the previous acquis or the understanding of what was written. For this reason, the approach of today's Muslim thought on this issue should be examined based on basic sources and presented to the world of thought. Within the scope of all these evaluations, in our study, first of all, the definition of human in the Qur'an will be based on the simple definition of man and woman, without distinguishing between men and women. Because all kinds of evaluations that are not made on this basis are subjective or shaped by the influence of previous cultures and beliefs. Based on this reality, first of all, the concept of "fitrah" in the Qur'an and the psychological and social reflections and meanings of this concept will be explored. Then, the concept of "female fitrat (nature)" will be analyzed in Muslim culture, and how this concept shapes women's and social life and affects Muslim thought today. It is important to understand how concepts such as "feminism" and "gender" belonging to the modern period are discussed in the discipline of Social Kalam with an approach that centers the text of the Qur'an. Specifically, this paper will discuss how relevant past and present Kalami debates are for contemporary questions around gender and feminism and address whether a new approach to the subject is possible. This is a basic study to determine what kind of ideas or advice Islam or the Kalam Discipline offers on the issue of "Female Fitrat (Nature)", as a fundamental question for all societies. Because this topic and discussion focus on the modern period, the theories of modern feminism will be used together with studies in the field of anthropology and sociology. Since the subject will be discussed in terms of the discipline of "Social Kalam", classical Kalam sources will also be used in today's studies.Article Davetçilerin Hataları ve Nebevi Metodoloji Işığında Çözüm Yolları(2024) Al-doorı, Ayman Jassım Mohammed; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışma, Allah’a davet yolunda Müslüman davetçilerin ve davet edilenlerin düştükleri önemli hataları göstermek ve bunları Resulullah’ın (s.a.v.) rehberliği ve sünneti seniyyesi ışığında onu bizlere koyduğu kaideler çerçevesinde düzeltme ve bunlarla başa çıkma yollarını açıklamaktadır. Bu doğrultuda çalışma, davetçilerin düştükleri şu altı hatayı içermektedir: Kibir ve kendini beğenmişlik, eylemlerde ve sözlerde dikkatsizlik, bıkkınlık ve sabırsızlık, davet söylemini yenilememek, davet yönteminde bilinçsizlik, merhametten ve hoşgörüden uzaklaşmak. Davetçinin gurur ve kibirden çıkıp hakikate teslim olması, başkalarına rol model olduğunu ve eylemlerinin izlendiğini ve başkaları için rol model olduğunu unutmaması, aynı zamanda davetçinin sabırlı, hoşgörülü olması ve insanlarla muamelesinde hikmetli davranması gerekliliği bu çalışmanın vardığı önemli hususlar arasında yer almaktadır. Hükümlerde tedrîcîlik, davet edilen bireylerin her birine kapasitesi ve seviyesine uygun, şartların olgunlaşmış olduğu gözetilerek bilinçlendirmeyi hedefledim. Ayrıca davet edilenlerin durumları gözetilerek, zaman ve mekan şartlarının olgunlaşması ve buna bağlı olarak yeni yöntem ve üslupların tespiti ve bu yeni yöntemlere olan ihtiyacımızı anlattım.Article DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜN DİNAMİĞİ OLARAK EMİR Bİ’L-MA‘RÛF NEHİY ‘ANİ’L-MÜNKER(Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020) Şahinalp, Hacer; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu makale ilk olarak, kişi, toplum ve devletler için değişim ve dönüşümün gerekliliğini, sonrasında da bu süreçte tek tek bireylerin, toplumun ve devletin rolünü, Kur’ân’da geçen iyiliği emr etme ve kötülükten engelleme ilkesi çerçevesinde ele almayı amaçlamaktadır. En genel anlamda, ahlâki ve siyasî olmak üzere iki boyutu olan prensibin uygulanmasında hangi metotların takip edilmesi gerektiği, özellikle siyasî boyut üzerinde durularak aktarılacaktır. Devletin (ya da imamın) gerekliliği ve halka karşı görev ve sorumlulukları, aynı şekilde toplumun da yöneticiye karşı sahip olduğu hak ve sorumluluklar genel Kur’ânî kavram ve ilkelerle birlikte irdelenecektir. Özellikle de toplum (halk)-devlet (siyasî otorite) arasında şiddeti farklı boyutlarda seyredebilecek muhtemel fikrî ayrılıklarda takip edilecek yöntem, “genelde dinin özelde de İslam’ın değiştirici ve dönüştürücü özelliğinden” yola çıkılarak Kelam İlminin verileri ışığında belirlenmeye çalışılacaktır. Elde edilecek bilgiler, bir toplumda istenen yönde bir değişim ve dönüşümün gerçekleşmesi için nelerin gerekli olduğuna dair kuvvetli ipuçları sunacaktır.