TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/1836
Browse
Browsing TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Author "02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü"
Now showing 1 - 15 of 15
- Results Per Page
- Sort Options
Article 1234 Anonim Süryani Kroniği ve Diğer Yerel Hristiyan Kaynakları Çerçevesinde İmâdüddin Zengî’nin Urfa’yı Fethi(Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, 2022) Can, Umut; Yaşar, Şükran; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiÖz– İmâdüddin Zengî, 1144 yılında Urfa’yı fethederek bu şehirdeki Haçlı varlığına son vermiş ve yaklaşık yarım asırdan beri Müslüman komutanların yapamadığını başarmıştır. Hadise büyük yankı uyandırmış ve Avrupa’dan gelecek olan II. Haçlı Seferi’ne zemin oluşturmuştur. Müslümanlar için büyük bir zafer, Haçlılar için ise büyük bir yıkım olan hadisenin kayıtları her iki görüşün tarih yazıcıları için de önemlidir. Bundan dolayıdır ki hem Müslüman hem de Hristiyan yazarlar, eldeki veriler ışığında vakaya dair bilgileri, kendi dünya görüşleri doğrultusunda aktarmaya gayret göstermişlerdir. Ancak bir de bu olayı kendi dünya görüşleri üzerinden aktaran bölgenin yerel Hristiyan tarih yazıcıları vardır ki, özellikle mezhebi farklılıklar sebebiyle onların dünyaya bakışı ne tam olarak Haçlılar gibi ne de doğal olarak Müslümanlar gibidir. Dolayısıyla bu yazarların Urfa’nın fethi hususunda aktarmış oldukları bilgiler, diğerlerine nazaran daha farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Bu bağlamda, Yerel Hristiyan Kaynaklarındaki bilgiler, bölgenin yerlisi olmalarının ve birinci elden bilgilere ulaşma olanaklarının avantajıyla, İslâm tarihçilerinin verdikleri bilgilerden daha detaylıdır. İslâm kaynaklarının vaka üzerine verdiği bilgiler, birbirine oldukça benzemekte ve bilginin bir ya da iki kaynaktan edinilmiş olduğu izlenimini vermektedir. Dolayısıyla bu hadise özelinde Yerel Hristiyan Kaynaklarının verileri büyük önem arz etmektedir. Bu amaçla Haçlı ve Ermeni kroniklerinin yanında, Süryanice yazan tarihçilerin eserleri, ziyadesiyle ön plana çıkmaktadır.Article Antik Çağ’da İnciller’in Güvenilirliği Meselesi(2019) Duygu, Zafer; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiGeleneksel İncillerin tarihsel açıdan güvenilir bilgiler verip vermedikleri sorusu günümüzde bilim insanlarınca çeşitli bilimsel yöntemler ışığında tartışılmaktadır. Bununla birlikte bu mesele, Antikçağ’da da bazı entelektüeller arasında gündem konusu olmuştur. Bu bağlamda bazı pagan yazarlar Hıristiyan kutsal metinlerine çeşitli açılardan eleştiriler getirmişlerdir. Onlar, bu sırada İncil metinlerini özellikle tutarsız bilgiler içerdikleri ve Hıristiyanlarca sonradan birçok defa değiştirildikleri iddiaları üzerinden hedef almışlardır. Aynı şekilde, İncillere dair problemler o zamanlar Hıristiyan düşünürlerin de epey mesaisini almıştır. Nitekim Hıristiyan düşünürler de yazdıklarıyla ya da öneri ve tasarruflarıyla İncillerin sorunlu yapısını bir bakıma ikrar etmişlerdir. Bu makalede, pagan yazarların söz konusu iddiaları Celsus ve Porphyrios adlı filozoflar özelinde; Hıristiyan düşünürlerin tartışma ve önerileri ise Markion, Tatianus, Origenes ve Augustinus bağlamında ele alınmaktadır. Dolayısıyla makalede, İnciller hakkında sonraki dönemlerde de sürecek temel bir tartışmanın Antikçağ’daki kökleri araştırılmaktadır.Article An Examination of an Eschatological Christian Leader: Last Emperor Topos in Oracula Attributed to Byzantine Emperor Leo VI. (886-912)(2024) Var, Umut; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiHıristiyan eskatolojisinde liderlik tipolojisi yalnızca Mesih figürüyle sınırlı değildir. Bu tipoloji, özellikle Son İmparator gibi figürlerle genişletilmiştir. Bizans İmparatoru VI. Leon’a (886-912) atfedilen Oracula metni, bu imparatoru, kutsal soya sahip, ilahi olarak seçilmiş bir lider olarak sunar ve hem İncil hem de imparatorluk arketiplerinden yararlanır. Onun kutsal soy ağacı ve düzeni yeniden tesis etme rolü vurgulanarak, imparatorluk gücü ile ilahi irade arasındaki bağ güçlendirilir. Bu makale, son imparatorun soyu, fiziksel özellikleri ve yeryüzüne inişiyle ilgili kehanet detaylarına odaklanmaktadır. Çalışma, bu mitin Bizans politik teolojisine hizmet etmek üzere, özellikle kriz dönemlerinde, imparatorluk otoritesini sabitlemek ve meşrulaştırmak amacıyla oluşturulduğunu öne sürmektedir. Bu mit, Bizans toplumunun dini ve politik hassasiyetleriyle uyumlu eskatolojik temalar aracılığıyla güç kazanmıştır. Makale, söz konusu mit kurgusunun, Bizans toplumunun dini ve siyasi hassasiyetleriyle uyumlu eskatolojik temaları kullanarak imparatorluk gücünü stabilize etme ve meşrulaştırma amacı taşıdığını sonucuna varmaktadır. Böylece Hıristiyan eskatolojisinin önemli karakterlerinden birine dair alt metin okuması metoduyla detaylı bir çözümlemeye girişilmiş, literatürdeki önemli boşluklardan biri de doldurulmaya çalışılmıştır.Article HIRİSTİYANLIĞIN ERKEN YÜZYILLARINDAKİ İSA TEOLOJİSİ TARTIŞMALARINDA ‘DİNAMİK MONARŞİYANİST’ AKIMA ÖZGÜ ‘MONOTEİST’ KRİSTOLOJİ ve BUNUN ‘EBİONİT’ KRİSTOLOJİYLE MUKAYESESİ(2018) Duygu, Zafer; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiHıristiyanlığın "tevhit" anlayışı, Tanrı'yı "Baba","Oğul" ve "Kutsal Ruh" şeklinde üç ayrı hypostasisten ibaret gören "teslisçi" açılıma dayanmaktadır. Teslis hipotezi muhtemelen II. yüzyılla birlikte ortaya çıkmış ve bazı Hıristiyan ilahiyatçıların tepkilerine karşın büyük oranda IV. yüzyılda Hıristiyanlığın "ana akım" inancı haline gelmiştir. Bu bağlamda, "Oğul" tabir ettiği Mesih'i ve ayrıca Kutsal Ruh'u tanrılaştıran teslis düşüncesine karşı II. yüzyıl sonlarından itibaren ve yine Hıristiyanlık bünyesinde ortaya çıkan "gentiles" karakterli "monoteist" bazı reaksiyonlar, modern araştırmacılar tarafından "Monarşiyanizm" diye tanımlanmaktadır. Nitekim "Mesih" diye anılan İsa'yı Tanrı'nın tezahürü olarak görenler "Modalist (Şekilci) Monarşiyanistler", İsa'yı beşer addedenler ise "Dinamik (Adaptiyonist) Monarşiyanistler" biçiminde iki kategoride tasnif edilmişlerdir. Dinamik Monarşiyanistler "teslis" hipotezinin yalnızca "Baba" diye anılan şahsiyetinin "yüce" ve "eşsiz" Tanrı olduğuna inanmışlar, İsa ile Kutsal Ruh'u ise tanrısal bir mertebeye çıkarıp Tanrı'yla eşitlemekten sakınmışlardır. Bu kristoloji, İsa'ya "tanrı" olarak tapılmasını da kesin şekilde yasaklamıştır. Ancak bu akıma mensup ilahiyatçılar muhtelif tarihlerde toplanan çeşitli konsiller tarafından aforoz edilmişlerdir. Dinamik Monarşiyanizme has monoteist ilkelerin yine İsa'nın teslis dışı takipçilerinden Ebionitler ile bazı açılardan paralellik taşıdığı da anlaşılmaktadırArticle İnciller Tahrif Edildi mi? Metin Kritiği ve Tercüme Meselesi Bağlamlarında Bir Değerlendirme(2019) Duygu, Zafer; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesi“Kitab-ı Mukaddes Kritiği” ifadesi, kutsal metinlerin bilimsel açıdan analiz edilmesi amacıyla geliştirilmiş birçok yöntemi kapsamaktadır. Metin kritiği bu yöntemlerden biridir ve mevcut el yazmalarının karşılaştırılması temelinde özgün metinlerin inşa edilmesine yönelik arayışları içermektedir. Bu yöntemin geleneksel İncil metinlerini ihtiva eden eski el yazmalarına uygulanması önemli sonuçlara ulaşmaya olanak vermektedir. Bir metnin bir dilden başka bir dile aktarılmasını tanımlayan tercüme faaliyeti ise eski metne yeni dilde yeniden hayat vermek anlamına gelmektedir. Ancak tercüme, kendisine has kusurlar da barındıran bir eylemdir. Nitekim Yunanca İncil metinleri çok eski tarihlerden itibaren birçok farklı dile tercüme edilmişlerdir. Bu makale, bir taraftan metin kritiği perspektifinden verilen örnekler, öte taraftan ise tercüme metinlere ilişkin birtakım tespitlerden hareketle, geleneksel İnciller’in tarihsel açıdan güvenilir belgeler olup olmadıkları sorusunu tartışmaktadır.Article Citation - WoS: 1İSA VE MUSA YASASI (Νόμος Μωϋσῆ) MESELESİ(Erciyes Üniversitesi, 2018) Duygu, Zafer; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMusa Yasası (Νόμος Μωϋσῆ), Yahudi inancına göre Yahudiler için bağlayıcı nitelik taşıyan kurallar bütünüdür. Yasa’nın hükümleri, İsrail’in Tanrı’sı ile Yahudiler arasında yapılan anlaşmanın tezahürü olarak Yahudi kutsal metinlerinde yer almaktadır. Hıristiyanlık çerçevesinde Musa Yasası meselesi ise, İsa’nın ölümünden bir süre sonra, onun cemaatinde başlıca anlaşmazlık konusu ve bölünme sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu mesele, sonradan İsrail’in Tanrı’sına ve İsa’ya iman eden öteki uluslardan (gentiles) insanların Musa Yasası’nın kurallarına da riayet edip etmeyecekleri bağlamındaki tartışmalar şeklinde tanımlanabilir. Bunun sonucunda İsa cemaatinde iki ayrı ekol ortaya çıkmıştır ve Yasa karşıtı ekol geleneksel Hıristiyanlığın temelini oluşturmaktadır. Bu yüzden bizzat İsa’nın, havarilerin ve ilk Kudüs cemaatinin bu konudaki düşünceleri büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, İsa’nın Yasa konusundaki düşüncelerini nakleden İncil rivayetleri, geleneksel Hıristiyanlığın ve kilisenin Yasa’ya dair tarih boyunca savunduğu iddiaları tartışmalı hale getirmektedir. Çünkü İsa’nın Yasa konusunda iki yönlü bir tutum içinde bulunduğu anlaşılmaktadır: Birincisi, İsa Yasa’yı kesin bir dille onaylamaktadır; zira Yasa’yı Tanrı buyruğu olarak görmektedir. İkincisi, Yasa konusunda gelenekçi din bilginleriyle anlaşmazlık halindedir; zira Yasa’nın Yahudi kanaat önderlerince bilinçli şekilde yanlış yorumlandığını düşünmekte ve Yasa’yı bizzat Musa dönemindeki gibi orijinal bağlamında yorumlama iddiası taşımaktadır. Bununla beraber, hem Yeni Ahit’te yer alan bazı metinler hem de erken dönem Hıristiyanlık literatürü havarilerin ve ilk Kudüs cemaatinin de İsa sonrası dönemde Yasa’ya riayet halinde olduklarını kanıtlamaktadır. Bu olgulardan yola çıkılarak Yasa kavramının tarihsel çerçevesinin belirlenmesi, İsa’nın ve ilk Kudüs cemaatinin Yasa karşısındaki tutumunun değerlendirilmesi ve İsa’nın öğretisinin bu bağlamda yorumlanması önem taşımaktadır.Article İsa’nın Yeni Ahit’te “Tanrı Oğlu” Olarak Tanımlanması Meselesi(2018) Duygu, Zafer; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiYeni Ahit’te ve geleneksel Hıristiyanlık anlayışında İsa’yı tanımlamak amacıyla kullanılan en önemli kristolojik unvanlardan birisi “Tanrı Oğlu”dur (ό υἱὸς τοῦ Θεοῦ). Tanrı Oğlu anlayışının İsa öncesi dönemde hem Yahudi hem de pagan kültür çevrelerinde de yaygın bir şekilde benimsendiği görülmektedir. Nitekim Yahudi çevrelerinde daha çok beşeri anlamlarıyla yer bulan Tanrı Oğlu ifadesi, benzer şekilde İsa’nın ilk takipçilerinden oluşan Kudüs cemaati tarafından da İsa’ya Mesih kavramıyla bağlantılı şekilde kraliyet unvanı olarak nispet edilmiş olmalıdır. Ancak Hıristiyanlığın pagan dünyada yayılmasıyla birlikte Tanrı Oğlu unvanı da anlam değişikliğine uğramıştır. Bu süreçte Tarsuslu Pavlus ve Yeni Ahit’te yer alan İncil metinlerini kaleme alan yazarlar, söz konusu bu ifadeyi insanüstü ve ilahi bir varlık olarak yorumlamışlar ve İsa’yı da bu çerçevede yeniden konumlandırmışlardır. Bu makalede, “Tanrı Oğlu” ifadesine Pavlus tarafından yüklenen anlamla, İsa’nın “erdemli beşer” statüsünden “ilahi varlık” statüsüne nasıl dönüştürüldüğü ele alınmaktadırArticle Nasıralı İsa’nın Erken Dönem Yahudi Literatürüne Yansımaları(2017) Duygu, Zafer; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesiİsa ve öğretileri hakkında bazı kayıtlar nakleden kaynaklar arasında çeşitli Hıristiyanlık anlayışlarını yansıtan "kanonik" ve "apokrif" İnciller bilimsel açıdan öncelikli yere sahiptir. Ancak bizzat İsa'nın da mensubu olduğu İsrailoğulları kavmi bünyesinde, İsa'nın kendisi hakkındaki iddialarına veya gündeme getirdiği dinî içerikli prensiplere iman etmeyen Yahudiler de konuya ilişkin bazı kayıtlar oluşturmuşlardır. İsa'nın Yahudi bir muhitte doğup büyüdüğü ve umumiyetle Musa Şeriatı üzerine vaazlar verdiği göz önünde bulundurulursa, Yahudilerin söz konusu kayıtlarını en azından teorik açıdan önemsemek gerekir. Bu makale, İsa ve öğretilerinin Miladî takvimin erken yüzyıllarında Yahudi rivayetlerindeki izlerini ana hatlarıyla tanıtmak ve değerlendirmek amacı taşımaktadırArticle PAULUS, İSA MESİH’İN ELÇİSİ MİYDİ?(2019) Duygu, Zafer; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiPaulus, birçok araştırmacıya göre geleneksel Hristiyanlığın kurucusudur. Çünkü İsa’nın tarih sahnesinden çekilmesi sonrasında, “İsa Mesih’in hizmetkârı” (δοῦλος Χριστοῦ Ἰησοῦ) ve “ulusların havarisi” (ἀπόστολος τῶν ἐθνῶν) olduğu iddialarıyla ortaya çıkmış; Mesih’in ölümü ve dirilişi rivayetlerine soteriyolojik anlamlar yüklemiştir. Geleneksel Kilise ise Paulus’un bu doğrultudaki teolojik görüşlerini esas almaktadır. Ancak tarihsel açıdan bakıldığında burada birçok soru yükselmektedir. Bunlar arasında iki tanesi bilhassa öne çıkmaktadır. Birinci olarak, Paulus’un Mesih’in şahsiyeti ve öğretileri ile Yahudi Yasası ve kurtuluş kavramı gibi olgulara yönelik savları, bizzat İsa’nın yaşamı sırasında vaaz ettiği öğretilerle çelişmektedir. İkinci olarak, Elçilerin İşleri Kitabı’nda verilmek istenen temel mesajın tersine, Paulus’un İsa’nın havarileriyle hiçbir zaman “birlik” içinde hareket etmediği ve onlarla “din kardeşi” olmadığı, fakat aksine onlar tarafından adeta “düşman” olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. İsa ve Paulus çağında, Galilaia (Celile), Samareia (Samiriye) ve Kudüs’ü de içeren Ioudaia (Yahudiye) gibi bölge ve eyaletlerden oluşan Filistin, Romalıların kontrolü altındadır. Nitekim Paulus ile Kudüs havari cemaati arasında siyasi duruşları itibariyle de ciddi farklar göze çarpmaktadır. Bu bağlamda anlaşıldığı kadarıyla Paulus, Mesih’e iman ettiği iddiasının öncesinde de sonrasında da, I. yüzyılın birinci yarısında Romalıların ve ayrıca Romalılar adına yönetici güç olarak bölgede varlık gösteren Herodesler ile Yüksek Rahip tarafından oluşturulan siyasi otoritelerin bir temsilcisi olarak hareket etmiştir. Roma iktidarını benimsemeyen bağımsızlık yanlısı Yahudi cephesi açısından ise Mesih kavramı siyasi direniş düşüncesinin sembolü olmuştur. Dolayısıyla, Paulus’un siyasi kişiliği ve faaliyetleri; hem Yeni Ahit metinlerine yansımayan muhtemel amaçlarının ortaya konulması, hem de Hristiyanlığı ortaya çıkaran gelişmelerin anlaşılması açısından önem taşımaktadır.Article ‘Pseudo Methodios Süryanice Apokaliptik Metni’nde Son İmparator Toposu(2024) Var, Umut; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiSüryanice Apokaliptik Metin, 7. yüzyılda kaleme alınmış olup, Süryanice eskatoloji ve apokaliptisizm literatürünün temel taşlarından biri olarak kabul edilen son derece önemli bir eserdir. İnsanoğlunu kıyamete götüren dinamiklere ve kıyametin gerçekleşmesine dair birtakım kehanetler sunan bu metin, bir bakıma İslam fetihleri neticesinde kendilerine has sembolik ve bütüncül evrenlerine yeni ögeler katan Süryanilerin bu ögelere karşı geliştirdikleri tepkileri yansıtmaktadır. Söz konusu tepkiler arasında en önemlisi, rehavete kapılan Hıristiyanları Mesih’in gelişinden önce tek bir çatı altında toplayacak ve onları yönetmeye muvaffak olacak \"son imparator\" toposudur. Bu makale, \"son imparator\" toposuna atfedilen kutsal unsurlar ile Mesih’in gelişinden önce bu toposa yüklenen görevleri incelemeyi ve böylece kavramın oluşum nedenleri ile Süryani Hıristiyanlarının kolektif belleğindeki yerini ortaya koymayı amaçlamaktadır.Article Citation - WoS: 1Sinoptik Problem ve Redaksiyon Kritiği: Giriş Mahiyetinde Bir Değerlendirme(2019) Duygu, Zafer; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiThe Synoptic Problem is a puzzle that scholars have desired to solve since the 18th century. The discussion has a religious background, because it is about the first three canonical Gospels of the Church, namely Matthew, Mark and Luke, which came to be called the Synoptic Gospels. The discussion, in the most basic context, concentrates on the point that there is a possible relationship or connection between the Synoptic Gospels and that each one is substantially similar to another but at the same time includes different aspects. This theoretical discussion separates the Gospel of John from the Synoptic Gospels and does not see it as a main source for the history of Jesus. The method of discussion is based on the reading of the Synoptic Gospels from a birds-eye-view, as seen together, and as comparatively in relation to each other. The aim of the discussion is to reach accurate historical information about Jesus and the birth of Christianity by analyzing the possible relationship between the Synoptic Gospels through their sources. Several hypotheses have been proposed for the solution of the Synoptic Problem. However, all the modern studies in the context of the problem are carried out by Western scholars. In other words, Synoptic Problem is a relatively unknown subject in the Turkish academic circles. So in this paper the aim is to draw the attention of the Turkish academy to the substance and framework of the Synoptic Problem through an introductory survey. In addition, some results that can be reached in this context will be exemplified by getting help from the redaction criticism.Article Sözlü Gelenek, Form Kritiği ve İnciller(2019) Duygu, Zafer; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesiİsa’nın ölümünden 35-70 yıl sonra bugün ‚İncil‛ diye tanımlanan anonim metinleri kaleme alan yazarların hangi bilgi kaynaklarını kullandıkları meselesi, araştırmacılar arasında tartışılan bir konudur. Bu bağlamda, İncil yazarlarının bazen birbirlerinin metinlerini kaynak olarak kullandıkları ortaya konulmuştur. Bazen hipotetik bazı yazılı kaynakları da kullanmış oldukları düşünülmektedir. Ancak İncillerin arkasında ‚sözlü gelenek‛ denilen şifahi bir rivayet külliyatının bulunduğu da kabul edilmektedir. Sözlü gelenek; İsa hakkında 30’lu yıllardan II. yüzyılın ikinci çeyreğine kadar yayılarak dolaşan küçük, ayrı, bağımsız, sözlü anlatılardan oluşmaktadır. Günümüzde ‚İncil‛ tabir edilen yazılı metinlerden hareketle, bu metinlerin arkasındaki sözlü geleneğin anlaşılmasına ve İncil yazarlarının reda ktörler olarak bu geleneği nasıl şekillendirdiklerine dair bilimsel arayışlar ise ‚form kritiği‛ denilen metodolojik bir yaklaşımı öne çıkarmıştır. Form kritiği, sözlü geleneğin yapısını, özgün temelini ve tarihini tanımlanmayı amaçlayan bir disiplindir. Bu disiplin, İncil araştırmaları alanında önemli sonuçlara ulaşmayı mümkün kılmaktadır. Wellhausen, Schmidt, Dibelius ve Bultmann gibi Alman araştırmacılar, bu alanın öncü isimleri olmuşla rdır. Bununla beraber, form kritiği konusu, tıpkı Kitab-ı Mukaddes Kritiği kapsamındaki diğer yöntemler gibi Türk akademisi özelinde boş bırakılmıştır. Bu makale, İncil rivayetlerinin arka planını oluşturan ‚sözlü gelenek‛ kavramına ve bu süreci çeşitli açılardan inceleyen ve aydınlatmaya çalışan ‚form kritiği‛ yöntemine, Türk akademisinin dikkatini çekmeyi amaçlamaktadır.Article Vita Basilii’de I. Basileios’un Konstantinopolis’e Geliş Anlatısı Üzerine Politik-Teolojik Bir Değerlendirme(2024) Var, Umut; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesiİmparator I. Basileios’un yaşamını konu edinen Vita Basilii, hagiyografik ögelere sahip bir biyografi metnidir. Basileios’un torunu VII. Konstantinos Porphyrogenitus ya da onun hazırladığı bir yazar kurulu tarafından 10. yüzyılda kaleme alınan eser, Basileios’un imparator olmadan önceki yaşamını son derece detaylı bir şekilde ele aldıktan sonra, onun Bizans tahtına yükselişini ve ardından saltanatı süresince gerçekleştirdiği faaliyetlerini konu edinir. Eser, içeriğindeki yoğun sembolizm sebebiyle son derece önemlidir. Ancak bu sembolizm, bir alt metin okumasıyla incelendiğinde imparatoru methetmek için kurulmuş söz sanatlarından çok daha fazlasına işaret etmektedir. Eserde kullanılan kartal ve elma gibi kaynağını antik dönem retoriğinden ve Hristiyan sembolizminden alan motifler, imparatorun yaşam öyküsüne ustaca yerleştirilmiş ögelerden bazılarıdır. Derinlemesine incelendiğinde bu motiflerin egemenlik ve güç sembolizminin araçları oldukları görülmektedir ki hepsi Basileios’un gelecekte kudretli bir imparator olacağını simgeler. Bunun yanı sıra eserde yer verilen vizyon ve rüyalar da Basileios’u Bizans tahtına götüren olaylar silsilesinin Tanrı’nın birer planı olduğuna işaret etmektedir. Ancak tüm bu sembolizm imparatorun yaşamına kudret ve kutsiyet atfetmekten ziyade çok daha önemli bir amaca hizmet etmektedir: I. Basileios’un tahta geçiş anlatısını kahramanca bir çerçevede sunmak ve hanedanın taht üzerindeki hakkını pekiştirmek. Bu çalışmada, öncelikle Vita Basilii’de işlenen yoğun sembolik detaylar derin bir incelemeye tabi tutularak bunlara dair çeşitli alt metin okumaları yapılacaktır. Bu alt metin okumalarından hareketle I. Basileios’un ve Makedonya Hanedanı’nın meşruiyetini pekiştirme sebepleri ve Vita Basilii’nin bu amaca ne ölçüde hizmet ettiği incelenecektir.Book Review Zafer Duygu. İsa, Pavlus, İnciller: Hıristiyanlık Neden ve Nasıl Ortaya Çıktı? İstanbul: Düşün Yayıncılık, 2019. 2. Baskı. 735 sayfa. ISBN: 978-605-9304-67-2(2019) Var, Umut; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiHıristiyanlığın erken dönemlerinden itibaren İsa’nın kimliği ve kişiliği meselesi bu dine dair tartışmaların merkezinde yer almıştır. Bu tartışmalar, Hıristiyanlığın Yahudi olmayanlar arasında hızla yayılmasına bağlı olarak Greko-Romen kültürünün de etkisiyle Hıristiyan entelektüellerin gündemini gittikçe artan bir ölçüde meşgul etmiştirArticle Zuknin Manastırı Süryani kroniği (775) özelinde İslam idâresi altındaki Hıristiyanlarda ‘Din Değiştirme’ meselesi(2013) Duygu, Zafer; 02.13. Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiVII. yüzyıl ortalarında Müslümanların yönetimi altına giren Doğu Hıristiyan unsurlar arasında, İslam dininin ilgi gördüğü anlaşılmaktadır. Fakat İslamlaşma olgusu, İslam dünyasında ve Türkiye’de, tıpkı İslam Tarihi’ne dair diğer meseleler gibi, genellikle, sadece İslam kaynaklarından takip edilmiştir. Hâlbuki tabii olarak, o dönemlerin Hıristiyan yazarlarının da bu konuda söyleyecekleri olmuştur. Hıristiyanlar arasındaki İslamlaşma olgusuna atıf yapan çeşitli Doğu Hıristiyan metinleri arasında, 775 yılı civarlarında Ortodoks bir Süryani tarafından Diyarbakır yakınlarındaki Zuknin Manastırı’nda kaleme alınan bir kronik çalışması, ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu makalede, bu metnin İslamlaşma meselesine dair aktardığı bilgiler üzerinde durulmuş ve bu bilgileri diğer Doğu Hıristiyan kaynaklarıyla karşılaştırmak suretiyle İslamlaşma olgusu hakkında alternatif bir perspektif oluşturabilmek hedeflenmiştir.